Pandeminin, ev içi iş yükünün ağırlaşması ve erkek şiddetinin artması nedeniyle kadınları daha çok etkilediğini daha ilk zamanlarında anlamış, yaşayarak görmüştük. Bugün geldiğimiz noktada ise evden çalışma koşulları, ücretsiz izin dayatması, Kod-29 gibi uygulamalar nedeniyle kadınlar daha savunmasız bırakılmış ve mahkûm edildiğimiz ekonomik belirsizlik artmış durumda.
Diğer yandan iktidarın kadınlara dönük saldırıları devam ediyor. Tek Adam rejiminin 20 Mart gecesi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, kadınların hayatını şimdiden daha fazla tehlikeye atmaya başladı bile. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ikiye ayrılmasından sonra Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı olarak, kadın hakları savunucusu olduğu iddia edilen ve KADEM üyesi olan Derya Yanık göreve getirildi. Yanık, geçmişte İstanbul Sözleşmesi’ni savunurken “eşcinselliğin anomali olduğunu” eklemişti. Bugün ise sözleşmeden “LGBT destekçilerinin kendileri lehine manipüle etti sözleşme” diye bahsediyor. Görünen o ki yeni bakanlık kadınların korunmasını değil aileyi odağına alan, kadınları ev içine hapsetmeye çalışan politikaların yanı sıra LGBTİ+ düşmanlığını da sürdürecek. Dolayısıyla 1 Mayıs, tüm bu saldırılar ve kadın düşmanı politikalar karşısında hem haklarımızı ve hayatlarımızı, hem de emeğimizi savunduğumuz bir mücadele günü!
Kadınlar olarak gündemimiz güvencesiz, esnek çalışma koşulları ve kadın işsizliği. Kayıtdışı, düşük ücretli ve esnek işler için elverişli işgücü olarak görülen kadınlar ekonomik krizin yükünü daha ağır şekilde taşımaktalar. Pandemiyle yaygınlaşan uzaktan çalışma ise artan ev yükünü bitmeyen mesailer ve daha fazla güvencesizlikle katmerlendirdi. DİSK-AR’ın İşsizlik ve İstihdam Görünümü Raporu’na göre kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 35,6’ya ulaşmış. Kadın istihdamını engelleyen politikalar değil; kadınları istihdama katacak ve iş hayatında eşit koşullarda var olabilmelerini sağlayacak düzenlemeler gerekmekte.
Gündemimiz gelir güvencesi ve eşdeğer işe eşit ücret. Kadınlar yalnızca istihdamda değil ücretlerde de eşitsizlikle karşı karşıya. Dünyanın neredeyse her yerinde erkeklerle aynı işi yapıp daha az ücret alıyoruz. Ücretlerde cinsiyet ayrımcılığının son bulması için eşdeğer işe eşit ücret talep ediyoruz. Ancak bununla birlikte insanca yaşayacak bir ücret ve gelirini kaybeden kadınlara gelir güvencesi talep etmekten de geri durmuyoruz.
Gündemimiz, karşılıksız ev içi emeğimiz ve içinde sıkışıp kaldığımız bu ücretli-ücretsiz emek döngüsü. Pandemi koşulları kadar tedbirleri de bu döngüyü bir kısırdöngü haline getirdi. Örneğin, nisan ayında kamu çalışanlarına yönelik tedbirler kapsamında yayımlanan genelge, 10 yaş ve altında çocuğu olan kadınların idari izinli sayılacağını belirtiyor. Yani çocuk bakımı sorumluluğunu sadece kadınlara vererek toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştiriyor. Dahası, devlet bu genelge kapsamına almadığı sağlık çalışanı kadınlara herhangi bir alternatif de sunmayarak onları çaresiz bırakıyor. Tam kapanma tedbirleriyle de bu konuda değişen bir şey olmadı. Cinsiyetçi pandemi tedbirleri yerine ulaşılabilir ve ücretsiz kreş, kamusal bakım hizmeti gibi ev içi emeği toplumsallaştıracak uygulamalar, başta sağlık çalışanı kadınlar olmak üzere tüm kadınlar için elzem.
Gündemimiz taciz, şiddet ve ayrımcılık. İşyerlerinde kadınlara yönelik mobbingin ve erkek şiddetinin; cinsel kimlik ve cinsel yönelime dayalı ayrımcılığın ve eşitsizliğin son bulması ve bu doğrultuda işyeri komiteleri gibi etkin mekanizmaların işletilmesi mücadelemizin vazgeçilmez bir parçası. “Kadının beyanı esastır” ilkesi, tacize uğradığımızda sessiz kalmak zorunda kalmayalım diye bu açıdan da büyük önem taşıyor.
Gündemimiz işten çıkarmalar. Patronların pandemi döneminde işten çıkarma bahanesi olan Kod-29’la işten atılan yüz binlerce işçinin yaklaşık 40 bini kadındı. Kod-29’un “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışlar” nedeniyle işten çıkarma anlamına gelmesi, kadınlar için bir gözdağı da demek. Yani bu kod, işyerinde hakkını arayan, tacize ses çıkaran kadın işçiler için işini kaybetme korkusunun yanı sıra toplumsal bir basınç da oluşturmakta. Kod-29 yerine getirilen başka kodlar da benzer işlevler görerek ve kıdem tazminatı gibi hakları gasp ederek aynı zulmü sürdürüyor.
Gündemimiz İstanbul Sözleşmesi! Sözleşmeden çekilme kararı açıklandığından beri neredeyse her gün bir kadın öldürülüyor. 6284 sayılı kanun yokmuş gibi davranılıyor; karakollara başvuran kadınlar geri çevriliyor ve başvuruları dikkate alınmıyor. Tüm bunlar olurken İç İşleri Bakanlığı kadın cinayetlerinde bir ayda yüzde 26 düşüş olduğunu duyurduğu bir gurur tablosu yayımladı. Bir ayda 25 kadının katledildiğini gösteren o tabloda biz övünülecek bir şey göremiyoruz. Katledilen kadınları istatistikten ibaret gören; haklarımıza ve emeğimize saldıran bu erkek egemen ve kapitalist sisteme karşı hem hayatlarımızı hem de örgütlü ve birleşik bir mücadeleyi savunuyoruz.
İllüstrasyon: Bea Vaquero