20 Mart gecesi Tek Adam rejimi tarafından alınan bir kararla Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinden bu yana mücadelemiz çoğalarak devam ediyor. Önümüze sürekli yeni engeller çıkarılsa da, kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak sokakları doldurmaya devam ediyoruz. 19 Haziran Cumartesi günü “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” Mitingi’nde farklı illerden yüzlerce kadın İstanbul Maltepe’de buluştuk. 26 Haziran’da Taksim’de Onur Haftası’nı kutlamak ve nefret cinayetlerini protesto etmek için kadın ve LGBTİ+ örgütleri olarak tüm polis ablukasına rağmen bir araya geldik. Ve en son 1 Temmuz’da Taksim Tünel’de tüm öfkemiz ve isyanımız ile hep birlikte “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz! Bizim için bitmedi,” dedik ve son yılların en kitlesel ve coşkulu kadın ve LGBTİ+ eylemini gerçekleştirdik.
Bitmedi; çünkü ne kadınların ne çocukların ne de LGBTİ+’ların hayatları iktidardakilerin hayatlarından daha önemsiz. Onların haklarımızı ve hayatlarımızı hiçe saymasını kabul etmeyeceğiz! Bir arada durmaya da devam edeceğiz; çünkü biz haklarımıza daha sıkı sarıldıkça iktidardakiler önümüze yeni saldırı paketleri ile geliyorlar. İstanbul Sözleşmesi’ni dayanak alan 6284 sayılı yasanın da çok uzun zamandır ağır aksak, ittire kaktıra işletildiğini biliyoruz. Geçtiğimiz haftalarda, Kuşadası’nda 13 yaşındaki bir genç kızı istismar eden iki kişinin hâlâ tutuksuz olması, Konya’da karısını 45 yerinden bıçaklayan faile hâkimin, “öldürürken mutlu olmadı” indirimini vermesi, Elmalı Davası’nın sanıklarının tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması, infaz yasası paketinin içinde bile çocuk istismarı düzenlemelerinin geçirilmeye çalışması, tüm bunlar biz birbirimize kenetlenmeyi bıraktığımız anda önümüze getirileceklerin habercisi.
İktidarın ajandası bitmiyor!
İktidarın ajandasındaki saldırı paketlerinden ilki 4. Yargı Paketi. Bu paketle cinsel istismar, kasten öldürme gibi “katalog suçlar”da tutuklama için “somut delil” şartı getirilmek isteniyor. Başka bir deyişle, kadın veya çocuk eğer istismar yaşadığına ilişkin somut bir delil getiremezse, şüpheli asla tutuklanamayacak! Demek oluyor ki şiddete uğradığınızda savcılıklar ve karakollarda şiddetin belgesini soracaklar. Bu hem hukuk güvenliği için büyük bir kayıp hem de kadınların 6284 ile kazanımlarına önemli bir saldırı niteliği taşıyor. Zira tutuklama zaten bir güvenlik tedbiridir. Cinsel saldırı ve istismar suçlarında suçların doğası gereği genelde somut delil bulunmaz. Kadına yönelik suçlarda en büyük delil kadının beyanıdır. Kaldı ki hâkimin tutuklamayla ilgili gerekçeli kararında hangi nedenle, neye dayanarak bu karara vardığını açıkça yazması gerekir. Cinsel istismar suçu için yazılı gerekçenin ötesinde “somut delil şartı” aramak, istismarcıların tutuklanmasını daha da zorlaştıracak bir kıstas olacaktır. Bu hükümle aslında 6284 sayılı kanunda mağdurun beyanı hakkındaki “delil ve belge aranmaz” hükmü de çiğnenmiş oluyor.
İktidarın ajandasındaki başka bir paket; boşanmalarda arabuluculuk gibi alternatif yöntemlerle boşanmanın zorlaştırılması. Sanki erkek şiddetinin sebebi mal rejimi ya da şiddet içeren durumlarda boşanma davalarında arabuluculuğun engellenmesiymiş gibi yaklaşımlarla konu tartışmaya açılıyor. Boşanma sürecinde arabuluculuk mekanizması İstanbul Sözleşmesi’nde açıkça yasaklanmıştır ve genelde şiddet mağdurunun yasal haklarından vazgeçerek boşanması veya tümüyle boşanma hakkını kullanmaktan vazgeçirilmesi işlevinden ibarettir.
Kazanımlarımızı korumak için…
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı açıklandığından beri neredeyse her gün yeni bir saldırıyla karşılaşıyoruz. 6284 sayılı kanun yokmuş gibi davranılıyor. Şiddetle mücadele için, o şiddetin çoğu zaman tek tanığının, mağduru olan kadının beyanının esas alınması, boşanma sürecinin bizzat şiddete dönüşmemesi için iktidarın ajandasına dur dememiz gerekiyor. Hem iktidarın ajandasına karşı haklarımızı savunmak hem de daha eşit ve özgür günleri var etmek için bir acil eylem planına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.