Bu yazının orijinali, İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal’in yayın organı Correspondencia Internacional’in (Uluslararası Haberleşme) Pandemi ve Kapitalist Kriz Karşısında Kadınlar başlıklı özel sayısında yayımlanmıştır.
Çeviri: Kadın Dayanışması
Myanmar’da 1 Şubat’ta gerçekleşen darbe 200 kişinin (ed.n. yazının yazıldığı tarihten beri bu sayı 800’ü geçti) ölmesi ve 20 bini aşkın kişinin tutuklanmasıyla sonuçlandı. Tekstil sektöründeki (ülkenin tarımdan sonraki en önemli ikinci faaliyeti) kadın işçiler, askeri cuntaya karşı mücadelenin başını çekmekteler. Myanmar’da neredeyse bir milyon kadın giyim işçisi olduğu düşünüldüğünde bu hiç de şaşırtıcı değil. Dahası, kadınlar son yıllarda asgari ücret ve düzenli çalışma saatleri gibi temel çalışma hakları için örgütlenmekteler. Protestoların başlıca liderleri arasında olan Ma Moe Sandar Myint, Ma Ei Ei Phyu ve Ma Tin Tin Wai, askeri darbeden birkaç gün sonra yapılan bir röportajda şunları aktarmışlardı: “Şu anda tüm ülke için savaşıyoruz; biz pasif insanlar değiliz. Haklarımıza, dolayısıyla demokrasiye ihtiyacımız var.”
Aktivist Livia Firth, bir röportajda “İşçiler Covid’den değil, açlıktan ölüyorlar,” demişti. Öyle ki, son dönemlerde, zorunlu kapanmanın yanı sıra pandemiyi düşük satışların bahanesi olarak kullanan çoğu Batılı markanın halihazırda verilmiş olan siparişleri iptal etmesi nedeniyle işçilerin yüzde 70’ten fazlasının maaşları kesildi veya hiç ödenmedi. İşte Myanmarlı kadın işçiler, diktatörlüğe karşı ve demokrasiye geri dönüş için verilen mücadelenin, kemer sıkma tedbirlerine karşı verilen mücadeleyle nasıl bağlantılı olduğunu bu bağlamda açıklıyorlar. Aralarında öğretmenlerin, tekstil işçilerinin, doktorların, hemşirelerin ve öğrencilerin bulunduğu yüz binlerce kadın, karşısına silahlı kuvvetleri alan protestolara ve sivil itaatsizlik hareketine işte bu yüzden katılıyorlar.