“Kadına karşı şiddette ve diğer konularda bizim merhamete değil adalete ihtiyacımız var… İyi hal indirimi, kravattan, elbiseden, bıyıktan, saçtan, sakaldan değil, suçun failinin gerçek pişmanlığı üzerinden uygulanan bir ceza indirim nedenidir. Eğer yasa gerektiriyorsa yasayı değiştirerek, eğitim gerekiyorsa eğitim yaparak bu konunun önüne geçme konusunda kararlıyım.”[1]
Yukarıdaki sözleri yeni bir hükümetle ilk defa Adalet Bakanı olarak atanan birine ait zannedebilirsiniz ancak bu sözler üçüncü kez Adalet Bakanı olarak atanan Bekir Bozdağ’a ait… 29 Ocak 2022 tarihli Resmi Gazete’de ilan edildiği üzere, Adalet Bakanlığı’ndan istifa eden Abdülhamit Gül’ün yerine Bekir Bozdağ atandı. Bozdağ ilk haftasında Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Toplantısı’na katılarak bu sözleri sarf etti. İlki Aralık 2013-Mart 2015, ikincisi Kasım 2015-Temmuz 2017 olmak üzere, şimdiye dek toplamda dört yıl Adalet Bakanlığı yaptı. Bir başka deyişle, rahatsız olduğu iyi hal indirimlerinin önemli bir kısmı kendi bakanlık dönemlerinde gerçekleşti.
Kadına karşı şiddetin önüne geçmeye kararlı Bozdağ’ın bakan olduğu 2016 yılında, AKP, çocuğun istismarı suçunda faille mağdurun evlenmesi halinde cezanın erteleneceğini öngören bir kanun teklifi sunmuş ve bu teklif kabul edilmişti. Teklifin geri çekilmesi ise OHAL koşulları altında ilk eylemi gerçekleştirebilen kadın örgütleri sayesinde olmuştu. Bozdağ o dönemde bu teklifi “Bunlar cinsel istismar değil, ailelerin ve küçüğün rızasıyla yapılmış işler” diyerek savunmuştu. “Küçüğün rızası” şeklinde bir kavramın hukukta yeri yoktur ve böyle bir rızanın varlığı tartışmaya dahi açık değildir.
2013 yılında “kızlı-erkekli öğrenci evleri” tartışmasında Bozdağ, devletin gerekirse bunlara karşı tedbir alabileceğini, bunun Anayasa’dan kaynaklanan görevleri olduğunu söylemişti. İnsanların nasıl yaşayacağına karışmak Anayasa’nın verdiği bir görev değildir ve olamaz. Anayasa’nın “Gençleri korumak” başlıklı 58. maddesine dayanan Bozdağ, kadın ve erkeklerin bir arada yaşaması olgusunu, bu maddede sayılan uyuşturucu-kumar-suçluluk gibi engellenmesi gereken fiillerden biri olarak görmekte. Evlenmeden bir arada yaşayan kadın ve erkeğin suç işlediğini düşünen bir zihniyetin, kadını şiddetten koruyamayacağı, aksine yargıyı bekâr kadınlara uygulanan şiddetle ilgili ayrımcı kararlar vermeye iteceği açıktır. Nitekim Bozdağ’ın bakanlık yaptığı dönemlerde verilen yargı kararları da bunu göstermekte.
Yukarıdaki iki olay, Bozdağ’ın bakanlık dönemlerindeki söylemlerinde ilk akla gelenler. Bu söylemlerin gerçekleştiği bakanlık döneminde:
- Pendik’te bir minibüste gördüğü şortlu kadına “Ramazan ayında böyle giyilir mi!” diyerek saldıran şahıs tahrik olduğunu iddia ederek kendini akladı.[2]
- Bu dönemde katledilen yüzlerce kadınla birlikte Şengül öğretmen erkek arkadaşı tarafından katledildi.[3]
- Ensar Vakfı skandalı ortaya çıktı ve sorumlular cezasız kaldı.
- Şort giydiği için Ayşegül Terzi’ye belediye otobüsünde “senin yaşamaya hakkın yok” diyerek tekme atan saldırgan üç kere gözaltına alınıp tahliye edildi.
Bu olaylar saymakla bitmiyor. Çocukların dahi korumasız bırakıldığı dönemin bakanı yeniden Adalet Bakanı oldu. Bütün bunlar karşısında, biz kadınlara düşen mücadelemize devam etmektir. OHAL koşulları altında dahi Bozdağ’ın cinsel istismarla ilgili teklifini geri çektiren bizler, yaşamımızı savunmak için sesimizi daha da yükselteceğiz.
[1] https://basin.adalet.gov.tr/bakan-bozdag-kadina-karsi-siddetle-mucadele-bir-seferberlik-anlayisiyla-ele-alinmalidir
[2] https://www.gazetenisan.net/2017/06/kadina-siddet-yine-cezasiz/
[3] https://www.gazetenisan.net/2017/07/bir-veda-daha-sengul-ogretmen-erkek-arkadasi-tarafindan-katledildi/