İranlı sosyalist feminist Frieda Afary’nin socialistfeminism.org websitesinde 19 Eylül tarihinde yayınlanan yazısının çevirisini okurlarımızla paylaşıyoruz.
Yazar: Frieda Afary I Çeviri: Kadın Dayanışması
Genç İranlı Kürt kadını Mahsa Amini’nin Tahran’da ahlak polisi tarafından öldürülmesi, İran’ın birçok şehrinde büyük protestoları ateşledi. 22 yaşındaki Amini, 13 Eylül’de “düzgün olmayan” başörtüsü sebebiyle tutuklanmış ve polis şiddeti sonucu komaya girdikten kısa bir süre sonra hayatını kaybetmişti.
Ölümünün ardından Kürdistan eyaletindeki pek çok şehrin yanı sıra Tahran, İsfahan, Reşt ve Meşhed’de sokak protestoları gerçekleşti. Genç yaşlı, kadın erkek on binlerce insan bu protestolara katıldı. Tahran’da kadın protestocular cesurca başörtülerini çıkararak bağırıyorlar: “Başörtümüz, boynunuza doladığımız ip olacak!” “Ne monarşi ne ruhban sınıfı!” Monarşiye karşı 1979 Devrimi’nin İslamcı köktendinciler tarafından ele geçirilmesine karşı çıkan 8 Mart 1979’daki eylemlerden bu yana, kadın haklarına odaklanan böylesi kitlesel bir protesto görülmemişti.
Yıllardır hapiste olan ve şu anda izinle salıverilmiş olan İranlı feminist ve insan hakları avukatı Nesrin Sutude, Mahsa Amini’nin öldürülmesiyle ilgili aşağıdaki açıklamayı yaptı:
“Amini’nin tutuklanmasında dahli olan ahlak polisinin tüm görevli ve yetkililerinin yargılanması gerekiyor. Zorunlu başörtüsüne karşı gelen ve devlet şiddetinin hedefi olan kadınların hatıralarını yaşatacağız: 1990’larda zorunlu başörtüsü yüzünden üniversiteden atılan ve kendini yakarak öldüren Homa Darabi’den, şiddetli saldırılara maruz kalan Devrim Sokağı kadınlarına, güzel saçları ahlak polisinin şiddet ve nefret dolu çizmeleri altında ezilen Nastaran Darabi’den, işine giderken [başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle tutuklanan] Sepideh Rashnoo’ya ve her gün hakaretlere, saldırılara ve tutuklamalara maruz kalan binlerce kadın ve genç kıza kadar. Dünün ve bugünün hatıralarında, bu saydıklarım ağır basıyor. Kadınların saçlarına musallat olmayı bırakın, saçlarımız sizin şiddetinizden daha tehlikeli değil! Bizim çocuklarımızın yanı sıra sizinkiler de bu şiddete tanık oluyorlar. Çok da uzak olmayan bir gelecekte, bu şiddet dalgaları size geri dönecektir. Mahsa Amini’nin, meleğini kaybetmiş olan saygıdeğer annesine ve büyük bir yara alan ortak vicdanımıza derin taziyelerimi sunuyorum. Yastayız.”
Bağlam:
İran’ın 84 milyonluk nüfusunun çoğunluğu ağır işsizlik, yoksulluk, açlık, çevre felaketleri, COVID ve diğer sağlık sorunlarıyla karşı karşıya. İran hükümeti, mevcut krizleri kendi lehine çevirerek kadınların üstünde daha fazla baskı kurmaya çalışıyor; zorunlu başörtüsü kuralını daha katı bir şekilde uyguluyor, basit doğum kontrol yöntemlerine erişimin yanı sıra erkekler için vasektomiyi ve kadınlar için tüplerin bağlanmasını bile yasaklıyor.
İran halkının çoğunluğu aç ve kötü koşullarda barınırken, İran hükümeti nükleer programına, askeri müdahalelere, Suriye, Irak ve Lübnan’daki birliklerine milyarlar harcamaya devam ediyor. Rusya’nın Ukrayna’yı soykırımcı işgalinde kullanılacak drone’lar üretiyor.
Batı’nın ekonomik yaptırımlarının kaldırılmasını çoğu İranlı memnuniyetle karşılasa da, alınan fonların büyük kısmının hükümetin askeri amaçlarına ve İran Devrim Muhafızları Ordusu liderlerinin ceplerine gideceğinin farkında. Şu anda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda olan, İran’ın gayrimeşru cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, İran yargısının eski başkanıydı ve insanlığa karşı işlenen suçların failiydi.
Ne yapmalı?
Şu anda İran’da kadınları savunan ve devlet şiddetine karşı çıkan cesur protesto dalgasının devam edebilmesi için kadınlarla uluslararası dayanışma kritik bir önem taşıyor. İranlı feministler böylesi bir dayanışma ve iletişim için destek çağrısına başladılar bile. ABD Yüksek Mahkemesi’nin kadınların anayasal kürtaj hakkının kaldırılmasına yönelik kararına cevaben Nesrin Sutude tarafından kaleme alınan Haziran 2022 tarihli açıklamada, güçlü bir uluslararası dayanışma mesajı bulunabilir. MS. Magazine dergisine yollanan bir mektupta Sutude şunları yazmıştı:
“ABD’deki kadın hareketinin saldırılarla yüzleştiği ve kürtaj hakkının radikal bir şekilde kısıtlandığı bu zor zamanlarda, yanınızda olduğumu belirtmek ve dünyanın öbür ucundan desteğimi iletmek isterim. 1979 İran Devrimi’nden sonra gelen yeni kanunlarla kadın ve kız çocuklarının haklarının sert bir şekilde ortadan kaldırılması, sadece kadınların değil herkesin temel hak ve medeni özgürlüklerine yönelik haince bir çabaydı. Bu özgürlük ve demokrasinin kaybedilmesini yaşamış ve buna karşı çıkmış biri olarak, şu uyarıyı yapabilirim: Yüksek Mahkeme’nin bu kürtaj kararı son olmayacak. İranlı kadınlar, kendi bedenlerimiz ve hatta menfaatlerimizi gözetebilme yeteneklerimiz üzerindeki hakları kısıtlayan yeni kanunlarla yüzleşmeye devam ediyor. Evlilik, boşanma, çocuk velayeti, miras ve seyahat gibi alanlarda erkeklerle aynı olanaklardan yoksun bırakılıyoruz. Bu ülkenin zorunlu başörtüsü kuralları, bizi topluluk içinde kafalarımızı örtmeye zorluyor. Ancak bu, muhafazakâr güçlerin politik kontrolünü dayatmasının da bir yolu. Bu kontrol, yalnızca kadınları değil erkekleri de kapana kıstırıyor. Bu sizlere, ABD’de üreme hakları için verilen mücadeleyi anımsatabilir.”
Küresel otoriter dalganın ve toplumsal cinsiyetle ilgili haklardaki bu gerilemenin durdurulması için, tüm dünya kadınlarının mücadeleleri arasındaki bu tür bir iletişim sürdürülmelidir.