2 Aralık Cumartesi günü, 25 Kasım Kadına Yönelikle Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nün ardından Türkiye’den Filistin’e eşitlik ve özgürlük mücadelemizi konuşmak için başta Filistinli dostlarımız olmak üzere farklı ülkelerden kız kardeşlerimizle bir araya geldik. Etkinlikte Siyonist İsrail devletinin Filistin işgalini ve en çok da işgalin kadınlar üzerindeki etkilerini konuştuk.
Öncelikle bu sene Türkiye’de 25 Kasım’a yine çok yönlü sistematik saldırılar altında girdiğimizden; erkek şiddetinin, nefret politikalarının, baskı ve ayrımcılığın, derinleşen ekonomik krizinin sonuçlarını her alanda yaşadığımızdan bahsettik. Ardından sözü Filistinli dostlarımıza vererek bir yandan İsrail’in apartheid rejimine, diğer yandan da patriyarkal kapitalist sistemin baskılarına karşı kadınların hayatta kalma mücadelelerinden ve direnişinden bahsetmelerini istedik. Batı Şeria’dan Filistinli iki arkadaşımız bu coğrafyada kadınların temelde iki türlü şiddete maruz kaldıklarından bahsetti: biri toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, diğeri ise işgalden kaynaklı devlet şiddeti. Filistinli kadınlar temel insan haklarına erişimde erkeklere kıyasla daha fazla ayrımcılığa ve eşitsizliğe maruz kalıyor. Ev içi şiddet, istihdamda karşılaşılan ayrımcılıklar bu konuların başında geliyor. Kadınlar daha çok geçici işlerde çalışıp erkeklerden daha az ücret alıyor. Kadınlar sözleşmelerinde asgari ücret yazsa dahi gerçekte daha az ücrete çalıştırılıyor. Bu tip durumlarda haklarını arayabilecekleri herhangi bir adalet mekanizması bulunmuyor çünkü gidebilecekleri mahkeme ya işgalcilerin mahkemesi ya da kadınlara eşit haklar sunmayan Filistin yönetimi. Bu adaletsizlik sistematik hale gelmiş durumda ve işgal koşullarıyla da doğrudan bağlantılı.
Etkinlikte Filistinli kız kardeşlerimiz, ekonomik durumun kadınlar üzerindeki etkilerini de aktardı. Ekonominin oldukça kötü olması nedeniyle kadınların bir kısmı Siyonist devletten izin alarak işgal altındaki bölgelere çalışmaya gidiyor. Genel olarak burada çalışan kişilerin bir kısmı illegal koşullarda çalışıyor, geri kalanı ise hizmet sektöründe, mutfakta, temizlikte emek yoğun ve kayıtdışı işlerde çalışıyor. Filistinlilerin çalışmak için işgalci bölgeye geçmeleri ve her gün 3 saat gibi uzun yol yapmaları gerekiyor. Bu durum aynı zamanda kadınları şiddetin ve tacizin hedefi haline getiriyor. Her gün işe giderken kontrol noktalarından geçmeleri ve aramaya maruz kalmaları, burada şiddete, hakarete, tacize uğramaları, aileleri ve çocukları ile tehdit edilmeleri oldukça yaygın. İşgalin kendisi kadınların yaşamlarının her alanında şiddete uğramalarına yol açıyor.
Bunlara ek olarak Filistin’deki diğer büyük sorunlardan biri olan hapishanedeki tutsakların durumunu konuştuk. Çoğunlukla politik nedenlerle tutuklanan kadınların koşulları oldukça kötü. Hapishanede şiddet çok yaygın ve tutsaklık süreleri tamamlanıp dışarı çıkan kadınlar için herhangi bir destek programı bulunmuyor. Bu nedenle kadınların bağımsız politika yapmaları, örgütlenmeleri oldukça zor. Feminist kadınlar ağırlıklı olarak STK’lar aracılığı ile örgütlenerek, birbirlerini eğiterek var olma mücadelesi veriyorlar.
Kadın Dayanışması olarak Filistin direnişinin ve Filistinli kadınların özgürlük mücadelesinin yanındayız. Enternasyonal dayanışmayı mücadelemizin bir parçası olarak görüyoruz, bu nedenle kız kardeşlerimizle bu tür buluşmaları sürdürecek ve mücadeleyi ortaklaştırmanın yollarını tartışmaya devam edeceğiz.