Genel ve yerel seçimler kıskacında tam bir yıl geçirdik. Kadın ve lgbti+ların sorunları ve talepleri ne iktidarın ne de düzen muhalefetinin umurundaydı. Buna rağmen kadınlar kendi sorunlarının, talep ve mücadelelerinin önemsizleşmesine; geri planda kalmasına izin vermedi. Rejim ve paydaşlarının kazanılmış haklarımıza dönük saldırıları sürerken, kadın mücadelesi de hep devam etti, ediyor.
2023’ü 6 Şubat depremlerinin yarattığı büyük yıkım ile karşıladık. Halihazırda ayrımcılığa uğrayan kadınların böylesi bir afet durumunda çok daha fazla göz ardı edildiğini gördük. Barınma, hijyen ve güvenlik sorunlarından en çok etkilenenler kadınlar ve lgbti+lar oldu. Devlet, imkânlarını seferber etmek bir yana dursun pek çok yerde insanları kaderine terk etmişken; yeniden inşada en büyük rolü ise yine kadınlar oynadı. Dört duvar arasında tüm bakım işleri üstüne yıkılan kadınlar, dört duvarın bile olmadığı koşullarda katmerli bir sömürüyle karşılaştı. Toplumsal cinsiyet odaklı bir afet planına duyulan ihtiyaç, hiç olmadığı kadar yakıcı biçimde hissedildi.
Ekonomik yıkım derinleşir, emekçiler her gün daha da yoksullaşırken, bu durumdan en çok etkilenenler de yine kadınlar oldu. Güvencesiz ve esnek işlerde erkeklere oranla daha fazla çalışan, çalıştığı yerde cinsiyet temelli ayrımcılığa, tacize ve mobbinge maruz kalan kadınlar; ekonomik yıkım dönemlerinde işyerlerinde ilk gözden çıkarılanlar, işe alımlarda şansı daha düşük hale gelenler oluyor. Bu koşullar, ücretli emeğin yanı sıra ev içinde harcanan emeği de bütünüyle görünmez kılıyor.
Geçtiğimiz yıl, artan yoksulluk ve kötüleşen çalışma koşulları karşısında kadın işçilerin kararlı mücadelelerine de sahne oldu. Kadınlar Agrobay’da, Özak’ta ve başka işyerlerinde insanca yaşayacak ücret, insanca çalışma koşulları ve sendikal hakları için mücadele etti.
Kadınlar, sendikalarda ILO 190’ın imzalanması, kadın örgütlenmesinin güçlenmesi ve kadın temsilinin artması için mücadelelerini sürdürmeye de devam ediyor. Sendikalarda bağımsız kadın örgütlenmesi ihtiyacı; kadınların karar alma, denetleme, politika üretme süreçlerine eşit katılımı önemini koruyor.
Öte yandan, içinde bulunduğumuz sosyal ve ekonomik yıkım, rejim ve paydaşları tarafından aileyi güçlendirme politikaları ile örtülmeye çalışılıyor. Düzenlenen “Aile Şuraları”nda haklarımızın tırpanlanması için formüller bulmaya, lbgti+lara dönük nefreti örgütlemeye çalışan iktidar ve ortakları karşısında kadınlar “Hayatlarımız Ailenize Sığmaz” isimli bir kampanya başlattı. İstismar, şiddet ve emeğin katmerli sömürüsünü barındıran ailelere hapsolmamak için; lgbti+lara dönük ayrımcılığa son verilmesi, nefret cinayetlerinin son bulması için mücadele etmeye devam ediyoruz.
Kadın katillerinin, tacizcilerin, çocuk istismarcılarının peşini bırakmıyor; erkek şiddetine karşı cezasızlık politikalarına son verilmesi; önleyici ve koruyucu politikalar geliştirilmesi için mücadeleye devam ediyoruz. Daha 6 yaşındayken bir tarikatın müridi ile nişanlandırılan H.K.G’nin davasının da, cansız bedeni Filyos Çayı’nda bulunan göçmen öğrenci Dina’nın şüpheli ölümünün de peşine düşen kadınlar oldu. Cezasızlık politikalarının son bulması ve erkek adalet değil gerçek adalet kadar göçmen kadınlara dönük ayrımcılık ve şiddetin sona ermesi de kadın hareketinin talepleri olmayı sürdürüyor.
2023’te de parasız, koruyucu sağlık hizmetlerine erişemedik. Sağlık Bakanı tarafından 2023’ün başında müjdelenen HPV aşısı, hâlâ ulusal aşı programına alınmadı. En temel haklarımızı lüks haline getirenlere karşı mücadeleye devam ediyoruz.
Kadın özgürlük mücadelesinin sınırlanamayacağını bilen bizler, Filistinli kadınlarla ve Filistin Direnişi ile dayanışmaktan da geri durmuyoruz. Filistinli kadınların ve Filistin halkının Siyonist İsrail işgaline karşı haklı mücadelesini destekliyoruz. İç savaşta kadınların bedeninin savaş meydanına çevrildiği Sudan’dan aşırı sağ Milei hükümetinin kadın ve lgbti+ların kazanılmış haklarına saldırdığı Arjantin’e kadar tüm dünyada kapitalist hükümetlerin ve diktatörlüklerin saldırı politikalarına karşı enternasyonal kadın dayanışmasını örmeye çalışıyor, ortak sorunlarımıza çözümler arıyoruz.
Kadın mücadelesi adına geride bıraktığımız bir yıl, önümüzdeki dönemin de habercisi, biliyoruz. Emeğimize, bedenimize, hayatlarımıza ve haklarımıza dönük saldırıları durdurabilecek olansa ancak feminist mücadelemiz.
Hayatlarımızı kontrol etmek, bizleri şiddet dolu ailelere sıkıştırmak isteyen; güvencesiz, esnek işlere mahkûm eden; evde, işte emeğimizi sömüren düzene karşı, erkek-devlet şiddetine karşı öfkemizle, üzüntümüzle, korkumuzla, cesaretimizle, isyanımızla bu 8 Mart’ta da sokaklardayız! Özgürlüğümüzü kazanana dek; tek güvencemiz mücadelemiz.
Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın dayanışması!