İran’da devam etmekte olan kadın devrimi son zamanlarda kamusal alanda başörtüsünü çıkaran kadınların sivil direnişiyle devam ediyor. Başörtüsüz kadınlar, yeni Nur planını kampanyası kapsamında İran devleti tarafından sokağa gönderilen İslami Devrimi Muhafızları Ordusu (IRGC) dahil olmak üzere birçok polis ve askeri güçle karşı karşıya geliyor. Buna rağmen kararlı kadınlar günlük yaşamlarında kamusal alanda başörtülerini çıkarmaya devam ediyorlar. Bu direniş için yüksek bir bedel ödemelerine rağmen kadınlar, Jina devriminden bu yana kendi başlarına elde ettikleri özgürlüklerini uygulamaya ve içselleştirmeye devam ediyorlar. Daha da önemlisi, bu kadınlar şehrin farklı yerlerinde sokakta başörtülerini çıkararak ve bunları sosyal medyada paylaşarak devlet güçlerine karşı kendi deneyimlerini ifade etmeye başladılar.
Devlet, başörtüsüz kadınlar için yeni kurallar ve kısıtlamalar koymaya ve dayatmaya devam ediyor ve kadınların sivil yaşamlarını durduruyor. Başörtüsüz kadınların işlerine son verildi, banka hesapları kapatıldı, arabalarına el konuldu, sokak ortasında öldüresiye dövüldüler, tutuklandılar ve uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldılar. Başörtüsü karşıtı bazı kadınlar cezaevinde biyolojik saldırılara uğradılar ve tahliye edildikten sonra intihar ettiler ya da sağlık sorunları yaşadılar. Sadece başörtüsü kurallarına karşı çıkan kız öğrencilerin bile eğitimlerine devam etmeleri yasaklandı.
Yakın zamanda, kuzeydeki Gilan eyaletinde sivil toplumun genç kuşak üyelerinden 11’i toplu olarak en yüksek cezalardan olan 60 yıl hapis cezasına çarptırılırken, Kürdistan’ın kuzeybatısındaki başka kadın aktivistler de 11 yıl hapis cezası aldı. Belli ki devlet, 45 yıllık zorunlu faşist dini kurallara meydan okuyan ve bunları süpürüp atan genç kadın neslinin yeni kararlı özgür iradesinden korkuyor. Devletin son zamanlarda özellikle kolektif aktivistleri hedef almasının nedeni, aktivizmlerini sivil hareket içindeki diğer kolektif mücadelelerle birleştiren solcu kadın kolektifleridir.
Bugünlerde kadın aktivistlerin ciddi endişelerinden biri de İran’ın farklı bölgelerinde artan namus cinayetleri (Kaynak: Zan Koshi). Her hafta kadınların erkek aile üyeleri tarafından öldürüldüğüne dair haberler geliyor ve devlet bu konuda sessiz kalıyor. Ek olarak, siyasi ve siyasi olmayan tutsakların idam edilmesindeki artış da insan hakları aktivistlerinin bir diğer ciddi endişesi.
Afganistan’da İslamcı aşırılıkçı grubun bir başka versiyonunun ağır baskısına maruz kalan Afgan kadınlarla ilgili haberlerin de takip edilmesi önem taşıyor. Afgan kız çocukları ve kadınlar, Taliban tarafından eğitim sisteminden tamamen uzaklaştırıldı. Son olarak Taliban, haziran sonunda Doha’da gerçekleşen olan Birleşmiş Milletler toplantısına Afgan kadınlarının kadınların katılıp kadın hakları üzerine konuşmalarını dahi engelledi. [Ed.N. BM’nin Afganistan üzerine düzenlenen toplantısında BM, Afgan kadınların katılımını hariç tutarak Taliban’ın kadın düşmanlığını desteklemiş oldu.] Gazze ve Refah’taki Filistinli kadınların gündelik yaşamları, evleri ve hatta var olma hakları bile ellerinden alınmış durumda. Uluslararası topluluk, Ortadoğu’daki kadınların durumu hakkında susturulmamalı. Kadınların sesi duyulmalı; kadınlar hiçe sayılıp Batı ile Doğu’nun ekonomik ve siyasi anlaşmaları altında gömülmemeli.