2024 yılı, kadınlar ve lgbti+lar açısından direniş ve dayanışmanın ön planda olduğu bir yıl olarak geçti. İktidarın tüm baskı ve engellerine karşın kadınlar ekonomik krizin derinleştirdiği sorunlara, erkek şiddetine ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadelelerini sürdürdü.
Yaz ayları itibarıyla öne çıkan işçi direnişleri içinde kadınların çoğunlukta olduğu Polonez işçilerinin mücadelesi, kadınların emek mücadelesi içinde öne çıkan rolleri ve talepleri açısından bir sembol haline geldi. Sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten atılan işçiler, mücadelelerini tüm zorluklara rağmen kararlılıkla sürdürdü. Polonez işçileri 2024 yılının neredeyse yarısında direndi ve direnmeye devam ediyor.
Ancak kadınların mücadelesi yalnızca işyerlerindeki hak ihlalleriyle sınırlı kalmadı; ücret eşitsizliği gibi daha geniş yapısal sorunlarla da devam etti. Kadınlar bu yıl da genel ücret ortalamasının altında ve erkeklerden daha düşük ücretlerle çalıştılar. DİSK-AR’ın 2024 Asgari Ücret Araştırması raporuna göre, asgari ücret ve altında ücret alanların oranı genel olarak yüzde 43,6 iken, kadınlarda bu oran yüzde 54,5’e çıkıyor. Aynı rapora göre, özel sektörde çalışan tahmini 3,5 milyon kadının yüzde 77,4’ü asgari ücretin altında veya asgari ücretin yüzde 20 fazlası ile çalışıyor. Bu durum, cinsiyete dayalı ücret eşitsizliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Kadınlar, yaşam hakkı için de sokaklardaydı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2023 yılında 418 kadın öldürülürken, 2024 yılının Kasım ayına kadar 425 kadın cinayeti kayda geçti. Bu sayı her yıl bir önceki yıla göre artış gösteriyor. Ancak kadınların katilleri değişmiyor: Kadınlar bu yıl da evli oldukları erkekler, boşandıkları erkekler, sevgilileri ve babaları, yani en yakınlarındaki erkekler tarafından katledildi. Erkekler ise caydırıcı nitelikte cezalara çarptırılmadı. Türkiye’de toplum ve aile yapısı için tehdit olarak görülen İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan Tek Adam rejimi, önleyici tedbirler almak yerine, erkeğin aile reisi olduğu ve kadının kocasına veya çocuğuna baktığı, ev işlerine gömüldüğü “aile”yi güçlendirici politikalar izledi, erkek egemen toplum yapısını pekiştirdi. 2024 yılında kadınlar aileyi güçlendiren politikalara karşı “Hayatlarımız Ailenize Sığmaz” isimli bir kampanya örgütledi, 2025 yılını ise “Cinayetlere Karşı Feminist Kampanya” ile karşılamaya hazırlanıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin “kadınların eşinin soyadını alma zorunluluğu eşitliğe aykırıdır” gerekçesiyle Şubat 2023’te Medeni Kanun’un evli kadının kocasının soyadını taşıması zorunluluğu getiren maddesini iptal etmesiyle, kadınların mahkeme kararları yoluyla kendi soyadlarını kullanma hakkı mücadelesi yasal alanda önemli bir kazanım elde etmişti. Ancak 2024 yılında AYM tarafından iptal edilen bu madde 9. Yargı Paketi’nde yeniden düzenlenip Meclis’e getirildi ve AYM’nin kararı dikkate alınmadı. 2025 yılında kadınlar soyadı mücadelesine devam edecek. Çünkü soyadı mücadelesi kadının kendine ait bir kişiliğinin, bağımsız bir varlığının olduğunu kabul ettirme mücadelesidir.
Genel olarak, kadın hareketi 2024’te çeşitli zorluklarla karşılaşmasına rağmen, dayanışma ve direniş ile önemli bir güç olmaya devam etti. 2025 yılında aynı mücadele ve kararlılıkla meydanları ve sokakları dolduracağız. Taleplerimizi hep bir ağızdan dayanışma içerisinde dile getireceğiz. Örgütlenmenin önemini hayatımızın birçok alanında görüyoruz. Kapitalizme ve patriyarkaya karşı mücadelede, eşdeğer işe eşit ücret talebimizi 2025’te de güçlü bir şekilde dile getirmeye devam edeceğiz. Cezasızlık politikalarının son bulması ve bir kişi daha eksilmemek için 6284 sayılı kanunun etkin şekilde uygulanması için mücadeleye devam edeceğiz. Sadece belirli mücadele günlerinde değil, gündelik mücadeleyi hep birlikte her gün yeniden örüp bulunduğumuz her alanda sözümüzü dile getireceğiz.