Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile iki yeni kurum kuruldu ve 25 Aralık 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı: Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü. 2025’in ilk günlerinde ise büyük bir müjdeymiş gibi bu yılı “aile yılı” ilan ettiler.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yayımladığı verilere göre, 2024 yılında 394 kadın katledildi ve bu kadınların yüzde 71’i aile içerisinde öldürüldü. 2024, kadın cinayetlerinin en yüksek olduğu yıl oldu.
26-27 Ekim 2023 tarihinde sekizincisi gerçekleştirilen “Aile Şurası”nda muhafazakâr yeni nesil vurgusu ve lgbti+ düşmanlığı yapılmıştı. Erdoğan ahlakın ailede kuşanılacağını, inancın ailede yerleşeceğini söylemişti.
Halbuki “Türkiye Yüzyılı” ailesinde erkek şiddeti, patriyarkal sömürü ve istismar var. Kadınlar, kız çocukları ve lgbti+lar erkek egemen aile sistemi içerisinde sürekli baskıya ve şiddete maruz kalıp katledilirken, kadınların ücretsiz emeği yok sayılırken, kadınlar aynı işi yaptıkları erkeklerden yüzde 18 daha az ücret alırken Tek Adam rejimi bu seneyi aile yılı ilan etmeyi tercih etti.
Artan yoksulluk, şiddet ve gençlerin hapsedildiği geleceksizlik içinde aileyi bu sistemin sürdürülebilmesi bir araç olarak kullandıkları ortada. Yaklaşık iki senedir (belki de daha fazla) düzenledikleri ve kutsal aile söylemini yineleyen aile şurası ve toplantıları, bunun uzun süredir sistematik olarak uygulanan bir politika olduğunun da göstergesi.
Kararnamelerde ifade edilene göre Aile Enstitüsünün görevleri arasında aile yapısının ve değerlerinin korunması ve güçlendirilmesi; ailenin sosyal refahının artırılması; kadın, çocuk, engelli vb. ile ilgili politikalara veri oluşturmaya yönelik tüm bakanlık faaliyetlerini kapsayan araştırmalar yürütmek gibi maddeler yer alırken Nüfus Politikaları Kurulu da doğurganlık oranının azalmasına neden olan faktörleri inceleyip tedbir alacakmış. Bu kurullar altı ayda bir toplanacakmış.
Aslına baktığımızda bu eylem planı bizzat Tek Adam rejiminin kadın düşmanı politikalarını ortaya koyuyor. İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun, nafaka gibi kazanılmış haklarımıza saldıran iktidar, bu politikalarla kadınların bedenlerini de denetlemek istiyor. Kadınların her gün erkekler tarafından katledilmesi, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalması, kadın emeğinin giderek daha da değersiz hale gelmesi, lgbti+ların hem sözlü hem de fiziksel olarak nefret söylemlerine ve şiddete maruz kalması gibi sorunlar, bu iki saldırı kurumuyla beraber görünmez kılınıyor. Yeni evlilere faizsiz ev kredisi, boşanmak isteyen çiftlere aile arabuluculuğu hizmeti sunulması ve nafaka hakkının tartışmaya açılmasıyla evliliğe teşvik ve boşanmanın önüne geçme gibi politikalar yürütülüyor.
Bakanlık bu iki kurumla beraber kadının adını yok etmeye ve patriyarkal kapitalizmin sürekliliğini sağlamaya çalışıyor. Ancak kadınlar ve lgbti+lar olarak ailenin değil kadınların ve lgbti+ların korunması, boşanmaların değil erkek şiddetinin önlenmesi gerektiğini söylüyor ve savunuyoruz. Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü safsatasını reddediyoruz!