Geçtiğimiz aylarda “Kürtaj Hakkı için Ulusal Kampanya” çerçevesinde uluslararası bir dayanışma kampanyası başlatılmış ve Arjantin’de yasal, güvenli ve parasız kürtaj hakkı için yıllardır sürmekte olan seferberlik kapsamında kongreye tekrardan bir yasa tasarısı sunulmuştu. Bu hafta Fas’ta, kürtaj yaptırdığı için yargılanan gazeteci Hacer Reysuni’nin duruşmasının olduğu gün, kürtaj yasağının kaldırılması için “Yasa değişene kadar hepimiz yasadışıyız” diyen 5000 kişinin imzaladığı bir manifesto yayımlandı. Son olarak dün, Meksika’nın Oaxaca Eyaleti’nde kürtaj yasallaşarak suç olmaktan çıkarıldı. Daha pek çok örnekte olduğu gibi dünyanın çeşitli yerlerinde kadınların yasal kürtaj mücadelesi devam ediyor. İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal’in (UIT-CI) 28 Eylül Kürtaj Hakkı için Küresel Mücadele Günü için yayımladığı deklarasyonu sizlerle paylaşıyoruz.
Tüm dünyada üreme çağındaki kadınların yarısından fazlası, kürtaja geniş ölçüde izin verilen ülkelerde yaşamakta. Son 25 yılda, dünyanın pek çok ülkesinde feminist mücadeleler, bu kürtaj hakkının yasallaşması adına önemli kazanımlar elde etmeye başladı. Ancak yasa dışı kürtaj, önlenebilir ölümlerin başlıca nedeni olmayı sürdürüyor ve bu sebepten hayatını kaybedenler çoğunlukla işçiler, gençler, göçmenler ve yoksullar oluyor. Gizli ve kötü koşullarda gerçekleştirilen kürtaj, vücuda ve sağlığa büyük zarar veriyor. Bununla birlikte, kadınlar hapis cezası ve hatta ölüm dâhil tüm ağır sonuçlarına rağmen, hayatları ve bedenleri üzerinde karar verme haklarını kullanarak kürtaj kararı veriyor. İşte bu nedenle, 2018’de Arjantin sokaklarını dolduran ve dünyaya yayılan kürtaj hakkı mücadeleleri bugün hiç olmadığı kadar önem taşımakta.
Dünya kürtaj haritası, kadınların %5’inin (90 milyon), kadının hayatı risk altında olsa bile hamileliği sonlandırma hakkının yasak olduğu ülkelerde yaşadığını gösteriyor. El Salvador, Honduras, Nikaragua, Jamaika, Haiti ve Dominik Cumhuriyeti gibi çoğu Orta Amerika’da bulunan ve mevcut sefalet koşullarının kadınların hayatını daha da riske attığı 29 ülkede bu yasak geçerli. Bu ülkelerde durum kadınlar açısından o kadar kötü ki, tecavüze uğrayan ve kendiliğinden düşük yapan kadınlar bile 30 yıl kadar hapis cezasına çarptırılabiliyor. Bunun bir örneğini, özgürlüğü için mücadele eden El Salvadorlu genç bir kadın olan Evelyn Hernández davasında görmüştük. Bugün Honduras’ta benzer nedenlerden dolayı hapiste olan 42 kadın var. Meksika’da ise, kürtajın başkentte yasallaştırılmış olmasına rağmen, 700’den fazla kadın bundan dolayı hapiste.
Bunların yanı sıra, tüm dünyada kadınların %22’si (üreme çağında olan 359 milyon) yalnızca kadının hayatının kurtarılması söz konusu olduğunda (39 ülke), %14’ü (237 milyon) kadının sağlığı risk altında olduğunda (56 ülke) ve %23’ü (386 milyon) sosyal ve ekonomik nedenlerden dolayı (14 ülke) kürtaja izin verilen ülkelerde yaşıyor. Son olarak, kadınların %36’sı ise (en yüksek yüzde; 590 milyon), hamileliğin isteğe bağlı sonlandırılmasının yasal olduğu ülkelerde yaşamakta (çoğu Avrupa’da olmak üzere 67 ülke).
Bununla birlikte, ABD, Nikaragua ve Polonya’da Trump, Ortega ve Duda hükümetleri, yalnızca kürtaj uygulamalarına etkili erişim yollarının sınırlanması değil, aynı zamanda Nikaragua’daki gibi uygulamanın tamamen yasaklanması gibi yöntemlerle kürtaj hakkının kısıtlanması konusunda ilerleme kaydettiler. Bu hükümetlerle birlikte, çeşitli yobaz köktendinci ve kürtaj hakkı karşıtı kesimler, kadının haklarına karşılık fetüse kişilik hakları verilmesini amaçlayan gerici yasayı desteklemeye çalışıyor. Panama, Peru, Brezilya ve başka ülkelerde, parlamentodaki dinci gruplar bu konuda yasa tasarılarını sundu bile. İtalya ve İspanya gibi kürtajın on yıllardır yasal olduğu ülkelerde ise yobaz köktendinciler; kürtaj karşıtı doktorlar ve hemşireler yetiştirmek ve kürtaj uygulamasını reddederek ve vicdani ret beyanlarında bulunarak hayatlarımızı yok sayan hastaneler ve sağlık merkezleri işletmek için eğitim ve sağlık sektörüne girdiler. Vatikan ve Papa Francis’in öncülüğünde, cinsel eğitime ve prezervatif kullanımına karşı kampanyalar düzenleniyor. Buna karşın, tüm dünyada gün yüzüne çıkan Kilise’deki binlerce pedofili olayı söz konusu olduğunda ise görmezden geliyorlar.
Bu nedenle, büyük bir Katolik nüfusa sahip İrlanda’da 2018 yılında kürtajın yasallaşması bir dönüm noktasıydı. Bununla birlikte, Katolik Kilisesi’yle devletin derhal ayrılması ve devletin bu gerici kurumu finanse etmesinin sonlanması için çağrıda bulunan seferberlik de oldukça önemliydi.
28 Eylül kürtaj hakkı için küresel mücadele günü herhangi bir gün değildir. Kadın cinayetlerine, tecavüze, cinsiyetçi şiddete, emek piyasasında ayrımcılığa ve cinsel tacize karşı başkaldıran; kapitalist hükümetlerin IMF’nin yanı sıra koymak istedikleri kemer sıkma uygulamalarına ve istihdam ve emeklilik reformlarına karşı tüm işçi sınıfıyla beraber sokakları dolduran kadınların ve feminist hareketin dünya çapında gerçekleştirdiği bir mücadele dalgasına tanık olmaktayız. Bu reformlar kadınlara ve gençlere daha ağır bir şekilde saldırıyor. Bu nedenle yasal, güvenli ve parasız kürtaj hakkı için ve kiliselerin devletlerden derhal ayrılması için mücadeleyi sürdürmek, bütün dünyada işçilerin asli bir görevidir. Yasal kürtaj mücadelemizde bir adım geri atmayacağız. Haklarımız için sokaklara!
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE)