Türkiye’de ilk Covid-19 vakası geçen yıl 8 Mart’tan birkaç gün sonra duyurulmuştu. O günden beri son bir yılı yönetilemeyen pandemi ve onun ağırlaştırdığı ekonomik kriz koşullarında geçirdik. Diğer yandan kadınlara dönük saldırılar da hız kesmeden devam etti. Salgının ilk zamanlarında “Evde kal” çağrıları yapılırken kadınlar kendilerine şiddet uygulayan erkeklerle, bakım yüklerinin katbekat arttığı evlere hapsedildiler. Yürürlüğe sokulan infaz paketiyle kadına yönelik şiddet ve cinsel suç failleri, halk sağlığını koruma bahanesiyle cezaevlerinden salıverildi. Kadın cinayetleri artarken cezasızlık politikaları devam etti. Bazılarımız ücretsiz izne zorlandı; bazılarımızsa sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda kaldık ya da evlerde fazla mesailere zorlandık.
Ancak bizi güvencesiz ve esnek çalışma koşullarına mahkûm eden, ev içi emeğimizi görünmez kılan ve kadın cinayetlerine göz yuman erkek egemen ve kapitalist sisteme karşı sessiz de kalmadık ve mücadele dolu bir yıl geçirdik. Bu süreçte kadınlar kadına yönelik şiddete karşı acil/eylem planı uygulanmasını talep ettiler. Başta sağlık ve hizmet sektörü olmak üzere sağlıklı çalışma koşulları istediler. Çocuğun cinsel istismarının aklanmaması ve affedilmemesi için, kadın cinayetlerinin son bulması ve cezasız kalmaması için, haklarına ve hayatlarına sahip çıkmak için sokaklara döküldüler. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekme girişimlerine karşı sözleşmenin korunması ve uygulanması için seferber oldular. Kadın hareketinin basıncı ve takibi sayesinde Şule Çet ve Merve Kotan’ın katilleri cezalandırıldı. Yıl boyunca Gülistan Doku’nun nerede olduğunu sormaktan vazgeçmedik.
Geride bıraktığımız bir yıl boyunca uluslararası kadın dayanışmasını da ihmal etmedik. Dünyanın dört bir yanından kadınlarla çevrimiçi buluşmalarda bir araya gelerek sınır tanımadık. Dünyada ekonomik krizin faturasını emekçilere ve kadınlara kesmeye çalışan hükümetlere karşı mücadeleleri; Arjantin’de, Polonya’da, Şili’de kürtaj hakkı mücadelesini heyecanla takip ettik. Arjantinli kadınların kazanımı ise hepimize umut verdi.
Clara Zetkin’in kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları ve kadınların oy hakkı mücadelelerini savunmak üzere her yıl bir Uluslararası Kadınlar Günü düzenlenmesi önerisinin kabulü üzerinden tam 111 yıl geçti. Türkiye’deki ilk 8 Mart kutlamasının ise 100. yılındayız. “Artık başka bir hayata girmek ihtiyacı, hemen kadınlığın her tarafında his olundu… Artık iman ettik ki hayatımız iyi bir hayat değildir… Artık kadınlık böyle yaşamayacaktır ve yaşayamaz. Buna katiyen emin olunuz” diyerek kadın hareketinin zeminini oluşturan Osmanlı kadınların, 100 yılı aşkın süredir bu topraklarda özgürlük ve eşitlik mücadelesi veren kadınların kocaman mirasını taşımaya devam ediyoruz. Arjantin’den İran’a, Şili’den Polonya’ya tüm dünyada yükselen feminist dalgadan güç alıyoruz. Son bir yılda yaşadığımız hak gasplarına ve saldırılara rağmen yine kararlı, öfkeli ve dayanışma dolu bir yıl geçirmeye, patriyarka ve kapitalizm ittifakını alaşağı etmek için mücadeleyi sürdürmeye hazırız. Bu 8 Mart’ta da alanlarda olma çağrısı yaparken taleplerimizi haykırıyoruz:
Güvenceli iş ve insan onuruna yakışır bir ücret! Ekonomik kriz kadınları güvencesiz, düşük ücretli ve esnek çalışma koşullarına hapsediyor. Dahası, kadınların ev içi yükü salgınla birlikte daha da artmış durumda. Ev içi emek ve bakım emeğinin toplumsallaştırılmasını, pandemiyle birlikte işini kaybeden kadınlara asgari yaşam geliri ve sosyal destek sağlanmasını istiyoruz. İş hayatında maruz kaldığımız taciz, şiddet ve ayrımcılığa karşı mekanizmaların işletilmesini; eşdeğer işe eşit ücret almayı; ücretsiz kreş, doğum izni gibi yasal haklarımızın uygulanmasını istiyoruz. İşten atmalar gerçekten yasaklansın, Kod-29 uygulaması kaldırılsın!
6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi etkin ve eksiksiz şekilde uygulansın! Devlet kadınları şiddetten korumakla, şiddetin ortaya çıkmasını önlemekle ve şiddet uygulayanları cezalandırmakla yükümlüdür; pandemi dönemi dahil! Sadece kadına yönelik şiddet için çalışan, 7/24 erişilebilir acil şiddet kanalları açılmasını; korunma ihtiyacı olan kadınlara güvenli, nitelikli ve donanımlı sığınma evleri ve gelir sağlanmasını istiyoruz.
Kadın ve LGBTİ+ hareketinin kriminalize edilmesine; homofobi ve transfobiye, gözaltında işkenceye ve çıplak aramaya son! Erkek ve devlet şiddetine karşı mücadele gözaltılar ve tutuklamalarla bastırılamaz. Siyasi tutsaklar serbest bırakılsın!
Erkek adalet değil, gerçek adalet! Kadın cinayetlerinde iyi hal ve haksız tahrik indirimlerini kabul etmiyoruz. Cinsel şiddet ve taciz davalarında kadının beyanı esas alınarak, cezasızlığa karşı etkin soruşturmalar yürütülmesini istiyoruz.