8 Mart, kadın işçilerin eşdeğer işe eşit ücret ve daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödedikleri bir gündür. Biz kadınlar yüzyıllardır işyerlerimizde, sendikalarda, sokakta, evde, okulda kısacası her yerde emeğimizi değersizleştiren, bedenimizi ve kimliğimizi baskı altına alan erkek egemen sisteme karşı direnmeye devam ediyoruz.
İşte bu sebeple her 8 Mart, direnişimizi ve birlikteliğimizi daha güçlü ve anlamlı kılıyor!
AKP’nin bir planı var peki ya biz kadınların?
Hükümet, kadınları hem evde hem işte daha fazla sömürmenin yolunu aile politikalarında ve esnek-güvencesiz kadın istihdamında arıyor. Bir yandan “Aile ve iş yaşamını uyumlaştırma” adı altında “uzaktan çalışma”, “esnek zaman modeli” gibi güvencesiz çalışma koşullarını yaygınlaştırırken, bir yandan da daha fazla çocuk politikası ile ucuz emek cennetini garantilemiş oluyor.
Kadınları doğuma teşvik etmek için ücretli doğum izni süresini 4 aydan 6 aya çıkarmayı önüne koyan hükümet sermayedarların yoğun itirazları sonucu bir süre önce bu fikri raftan kaldırmış ve yeni bir düzenlemeye gidileceğini açıklamıştı. Bunun üzerine geçtiğimiz ay Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması adıyla açıklanan bir programla hükümet, kadınlara yönelik kapsamlı bir saldırı planını ortaya koydu. Hükümet bu planla kadınları hem çocuk doğurmaya teşvik ediyor hem de yarı zamanlı, esnek-güvencesiz çalışma yaşamına çekmeye çalışıyor. Ücretli doğum izni süresi ve babalık iznine dair herhangi bir değişim getirmiyor.
Peki nasıl olacak bu iş? Burada devreye Özel İstihdam Büroları (ÖİB) çıkıyor. Yani kiralık işçi büroları. Çocuk doğuran kadın yarı zamanlı çalışırken kalan zamanı kiralık işçi bürolarından gelen işçiler tamamlayacak. Patron kadına yarı zamanlı çalıştığı süreyi öderken üstünü devlet, işsizlik fonundan yani yine kadının kendi cebinden karşılayacak. ÖİB’lerden kiralanan işçiler kadın işine geri dönünce işsiz kalmaya devam edecek. İşverenler açısından başka bir olasılık ise, yarı zamanlı bir kadını işe almak yerine hiç kadın işçi almamak da olabilecek.
Böylece kadınlar kuluçka makinası misali sermayenin yedek işsizler ordusunu yaratırken bir yandan güvencesizlik çemberine daha çok hapsedilmiş olacaklar. Biz kadınlar hükümetin bu saldırı planını reddediyoruz ve diyoruz ki;
-Kadınların iş güvencesini hedef alan tüm plan ve yasalar geri çekilmelidir!
-Kadınlara güvenceli istihdam sağlanmalıdır.
-Ücretli doğum izni herhangi bir şarta bağlanmaksızın 9 aya çıkarılmalı, ücretli babalık izni en az 3 ay olarak düzenlenmelidir.
“Annelik kariyerdir” derken…
Anneliğin giderek kutsallaştırılması ve aynı zamanda en büyük kariyer olarak nitelenmesi, kadınların asıl yerinin ev olduğunun vurgulanmasıdır. Bu söylem aynı zamanda kadın işsizliğini gizlemekte ve kadınların niteliksiz çalışma koşullarını meşrulaştırmaktadır. Çünkü açıklanan paket çocuk bakımını da her zaman olduğu gibi kadınların üzerine yıkmaya devam etmektedir. Babalık izni yine yalnızca çocuğunu birkaç gün “sevme” üzerinden düzenlenerek kadınlar çocukların tek sorumlusu olmaya devam ediyor. Halihazırda var olan kamu kreşlerini de kapatan hükümet bakım hizmetlerini özel hale getiriyor. Özel kreşlere teşvik öngörülüyor. Yüksek kreş fiyatlarını ödeyemeyen kadınların sorunu çözülemiyor, kadınların çocuk bakım yükü ağırlaşıyor.
Biz kadınlar çocuk bakımının tamamen kadınların üzerine yıkılmasına karşı çıkıyor ve diyoruz ki;
-Her mahalleye ve çalışan sayısına bakılmaksızın her işyerine ücretsiz kreş açılmalıdır.
-Çocuk bakımını kadının üstüne yıkan yasal uygulamalar düzeltilmeli, erkeğin çocuk bakımını kadınla paylaşması sağlanmalıdır.
Bu ülkede kadınlar ya devlet ya da erkekler tarafından öldürülüyor!
Daha yılın ilk ayında iş cinayetlerinde 5 kadın işçi can verdi. Bununla birlikte günde en az 2 kadın eşi-sevgilisi-babası-kardeşi tarafından öldürülüyor, bir o kadarı da şiddete maruz kalıyor. Şiddetin boyutu fiziksel, duygusal, ekonomik ve cinsel şiddete -taciz, tecavüz- dek uzanıyor. Kadınlar, evlerinde, işe giderken, sokakta, karakol ya da adliye önünde yakını olan erkekler tarafından öldürülüyor. Tehdit eden, şiddet uygulayan erkeklerin tutuklanması için kadınların öldürülmesini bekleyen yargı organları da bu cinayetlere ortak oluyor. AKP Hükümeti kadına yönelik şiddeti panik butonu, mahalle namus komiteleriyle çözmeye çalışadursun Bizler, bedenimiz üzerinde her gün tahakkümünü pekiştiren, cinayetlere göz yuman bu ceberrut devlet anlayışını reddediyoruz. Kadın ve nefret cinayetlerine karşı hep birlikte güçlü duracağız!
-Kadının beyanı esas alınsın, şiddeti uygulayan aksini kanıtlasın.
-İçinde uzman Jinekolog ve Psikologların olduğu Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri kurulsun.
-Her mahalleye donanımlı sığınma evleri açılsın.
8 Mart’ta alanlara!
Tek tek taleplerimiz tüm sisteme karşı öfkemizdir. Emeğimizin ucuza yağmalanmadığı bir dünya var olana, sermayenin çıkarı için üç-beş çocuk doğurmaya zorlanmayana, istemediğimiz bir hayatı yaşamak istemediğimiz için öldürülmediğimiz günlere varana, tacize tecavüze uğramadan yaşayabilene kadar mücadeleye devam edeceğiz!