2017 yılının ilk dokuz ayında, OHAL beşinci kez uzatılmışken, erkekler 211 kadın ve kız çocuğunu öldürdü, 64 kadına tecavüz etti, 190 kadını taciz etti ve 258 kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu. Cinsel şiddet ve taciz kategorisinde dünyanın en tehlikeli altıncı şehri ilan edilen İstanbul’da son olarak lise öğrencisi Helin Palandöken okul çıkışında internetten alınan ruhsatsız bir pompalı tüfekle katledildi. Bu olay, Türkiye’de kadın cinayeti işlemenin ve ateşli silahlara ulaşmanın ne kadar kolay olduğunu gözler önüne sererken, meclise sunulan “Bireysel silahlanmanın boyutunun araştırılması” önergesi AKP’li vekillerin oylarıyla reddedildi.
OHAL ile birlikte kadına yönelik şiddet, hukuk ve siyasal sistem üzerinden kendine alan yaratıyor; yalnızca cinsel şiddet değil ekonomik, psikolojik şiddet gibi diğer şiddet türleriyle beraber kadınların hayatları daha da daralıyor ve kadına yönelik şiddet olağan bir hal alıyor. Oysa kadına yönelik şiddetin yasalarda nitelikli hal sayılarak, mahkemelerce hiçbir cezai indirime tabi tutulmaması gerekiyor.
Şiddet tablosuna, iş güvenliğinden yoksun koşullarda çalışan mevsimlik tarım işçileri ve ev işçileri başta olmak üzere iş cinayetlerini de katarsak bilanço katlanarak büyüyor. Tüm bu koşullar kadınları çaresizliğe sürüklüyor ki en son 26 yaşındaki doktor Ece Ceyda Güdemek’in 36 saatlik hastane nöbetinin sonunda “çalışma koşulları ve aile sorunları” notu bırakarak intihar etmesi bu koşulları apaçık gözler önüne seriyor.
Çocuk istismarı vakalarının neredeyse %50’si eğitim kurumlarından ve diğer yarısı aile içinde en yakınlardan meydana gelirken çözümü Müftülük nikâhında arayan rejim, ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddetin uygulayıcısı ve kollayıcısı olmaya devam ediyor. Bizler istismara uğrayan herkesin başvurabileceği cinsel şiddet kriz merkezlerinin kurulmasını talep ediyoruz. Her mahalleye nitelikli sığınma evi açılmalı!
Gerçek adalet arayışımız sürüyor!
Türkiye’deki 8 Mart ve 25 Kasım yürüyüşlerine katılan ve tanık olanların iyi bildiği bir slogandır “erkek adalet değil, gerçek adalet”. Türkiye’de ve dünyada kadınların adalet arayışı ve bu uğurda verdiği mücadele oldukça eskiye dayanıyor. 25 Kasım, eşitsizliğe, ayrımcılığa, erkek egemen toplumsal şiddete, savaşa, ırkçılığa dur diyen Mirabel kardeşlerin mücadelesiyle tarihe kazınıyor. Bugün de kadınlar için mücadele ve dayanışma hayati önemde. Zira şiddeti koruyan ve kollayan rejimin hesabını ancak birlikte sorabiliriz. Bu yüzden, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde bütün kadınları alanlara, isyanımızı ve taleplerimizi haykırmaya çağırıyoruz.
Özgürlüğü ve hayatı istiyoruz, bir kişi daha eksilmeyeceğiz! Kadın ve işçi cinayetlerine, esnek ve güvencesiz çalışmaya, erkek egemen OHAL rejimine karşı yaşasın kadınların mücadelesi!