2018’e kadın ve çocuklara yönelik şiddet olayları ile girdik. Yılın ilk günlerinde Diyanet’in resmi sitesinde yer alan nikah tanımında “buluğ çağına giren çocukların nikahlanabilmesinin mümkün olduğuna” dair açıklamanın ortaya çıkmasından sonra çocuk evliliklerini meşrulaştıran bu tutumu protesto ederek yıla başladık. Bonapartist rejimin tüm bu gerici fetvalarını ve baskıcı politikalarını lanetliyoruz.
Erkek egemen gerici rejime karşı mücadele
Diyanet gündeminin hemen ardından ise devlet hastanesinde 115 çocuğun hamileliğinin gizlendiği skandalı ortaya çıktı. Hastane’nin bu durumu örtbas ettiği, Valiliğin ise Aralık başında olayın soruşturulmasına izin vermediği gündeme geldi. Olay kamuoyunda tepki yarattıktan sonra Aile Bakanlığı devreye girdi ve hiçbir çocuk istismarı vakasının üzerinin örtülemeyeceğine yönelik açıklama yaptı. Oysa İzmir Kadın Platformu’nun açıklamasına göre, son on yılda 483 bin kız çocuğu evlendi ve birçoğu doğum yapmak zorunda kaldı. Ne yazık ki Aile Bakanlığı’nın bu açıklaması ikiyüzlülüğün belgesi niteliğindedir; iktidar, kurumlarıyla kadın ve çocuklara yönelik şiddete göz yummaktadır.
Çocuk istismarı vakalarının neredeyse yüzde 50’si eğitim kurumlarından ve diğer yarısı aile içindeki en yakınlardan meydana gelirken, çözümü Müftülük nikâhında arayan rejim, ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddetin uygulayıcısı ve kollayıcısı olmaya devam ediyor. Bizler istismara uğrayan herkesin başvurabileceği cinsel şiddet kriz merkezlerinin kurulmasını talep ediyoruz. Her mahalleye nitelikli sığınma evi açılmalıdır!
Kadına yönelik şiddet artık çocukları da içine alan vahşi bir kıyım haline geldi. 2017 yılında erkekler tarafından 409 kadın öldürüldü. Devletin kadın ve çocukları korumaya yönelik hiçbir politikası ve niyeti olmadığı; aksine çocuk istismarını meşrulaştıracak, kadını korumayan yasal düzenlemeleri hayata geçirmeye çalıştığı görülüyor. Üstelik tüm bu şartlar altında, meşru müdafaa ile kendisine şiddet gösteren erkekleri öldürmek zorunda kalan Nevin Yıldırım ve Namme Öztürk hapiste tutulmaya devam ediyor.
Baskı rejimine karşı mücadele
Yine bu ay içerisinde OHAL 6. kez uzatıldı ve bu ülke giderek kadınlar için daha da güvensiz bir yer haline geldi. Biz kadınlar için OHAL sadece meydanlarda, sokaklarda her an bir çatışma çıkacakmış tedirginliği yaratan eli silahlı kolluk kuvvetlerinin varlığı demek değil; OHAL biz kadınlar için evde, sokakta, işte güvencesizlik demek. Bizim için OHAL fetvalarla, çocuklara, kadınlara yönelik ayrımcılığın, istismarın, tacizin, tecavüzün meşrulaştırılmaya çalışılması demek. Bu nedenle OHAL’in kaldırılmasını, KHK’lar başta olmak üzere bu süreçte anti-demokratik bir biçimde yapılmış tüm yasal düzenlemelerin iptal edilmesini istiyoruz. KHK düzeni son bulmadan kendimizi güvende hissetmeyeceğiz!
Kadınları güçlendiren yasal düzenlemelerin hayata geçmesini, bizi yoksulluk ve açlıkla terbiye eden çalışma koşullarının insanca bir düzeye ve erkeklerle eşit hale getirilmesini, kadını ve çocukları koruyan demokratik ve adil bir ülkede yaşamak istiyoruz. Baskıcı ve erkek egemen rejime karşı 8 Mart’ta ve yılın geri kalan tüm günlerinde mücadeleye devam!