8 Mart geliyor! Erkek egemen kapitalizme karşı sesimizi duyurabilmek, erkek şiddetine karşı dayanışmamızı güçlendirebilmek için yürüyüş ve gösterilerle bu mücadele gününe hazırız. Bütün bir yıl biriken öfkemizi en güçlü ve neşeli şekilde göstermeye; geceleri ve gündüzleri, sokakları ve meydanları isyanımızla doldurmaya hazırız!
Nasıl hazır olmayalım ki? Kız kardeşlerimizin dişleriyle, tırnaklarıyla kazıyarak kazandığı hakları nasıl başıboş bırakalım? Sonraki kuşaklar erkek şiddetine maruz kalmasın, istenmeyen gebelikler yüzünden hayatını kaybetmesin diye verilen büyük kavganın kazanımları üzerinde duruyoruz. Bizler oy kullanabilelim, günde sekiz saatten fazla çalışılan sömürü koşullarına maruz kalmayalım diye hemcinslerimizin verdiği büyük bir mücadele tarihi var gerimizde. Clara Zetkin’in İkinci Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda, kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları ve oy hakkı mücadelelerini savunmak üzere 8 Mart’ı Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak önermesinin üzerinden bile tam 110 yıl geçti.
Peki, bugün kadınlar olarak kazanımlarımız garanti altında mı? Maalesef değil. Kapitalizm ve patriyarka ittifakı dört bir yanımızı kuşatmaya çalışıyor. Ekonomik kriz, bir yandan güvencesiz, düşük ücretli, esnek çalışma koşullarını perçinlerken, bir yandan da kadınların üzerindeki ev işi yükünü artırıyor. Alım gücü düşen ailelerin ihtiyaçları ve maddi yükü kadının sırtına yükleniyor. Ev içi emeğimiz görünmezleştirilirken iktidar bir de nafaka hakkımızı gasp etmeye çalışıyor.
Kamusal bakım hizmeti, kreşler yok sayıda. Bunların yerini dini kurslar, merdiven altı sıbyan mektepleri ikame ediyor. Denetimsiz tarikat yurtlarında çocuklar istismara maruz kalıyor.
Kadınlar şiddete maruz kalırken sığınma evleri açmayanlar, Diyanet’e “9 yaşındaki çocuk evlenebilir” diye fetva vermesi için sekiz bakanlıktan daha fazla bütçe ayırıyor. Hayatımızı her geçen gün daha fazla dini kurum ve politikalar belirliyor.
Dünyanın her yerinde kadın düşmanı hükümetler iktidarda. Kadın istihdamına, kadına şiddeti önleme programlarına ayrılan bütçeleri kaldırıp ekonomik krizin faturasını özellikle kadınlara kesmeye çalışan hükümetler başta.
Peki, kadınlar nerede? Şili’de kadınlar neoliberal politikaların yarattığı yıkım paketlerine karşı sokakta. Las Tesis eylemleri tüm dünyaya örnek oluyor. Irak’ta yolsuzluk ve işsizliğe karşı kadınlar Ekim’den beri meydanlarda. Lübnan’da, Sudan’da, Fransa’da, İsviçre’de, Endonezya’da seferberlikler devam ediyor. Çünkü halklar, emekçi kadınlar artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor!
Bizler eşit ve özgür yaşamak istiyoruz, erkeklerle eşit koşullarda çalışmak ve gerek işyerinde gerek sokakta tacizin, tecavüzün, kadın cinayetlerinin olmadığı bir hayatı yaşamak istiyoruz! Cinsel yönelimimizden, cinsiyet kimliğimizden dolayı nefret cinayetlerine karşı mücadele ediyor ve özgürlüğü istiyoruz!
Bu yüzden 8 Mart’ta alanlarda olacağız. Kadınların ölümleriyle değil yaşamlarıyla haber olduğu bir dünya için 8 Mart’ta tüm kadınları alanlarda olmaya çağırıyoruz!
*İllüstrasyon: Cristina Martinez