Dünya Sağlık Örgütü, koronavirüsün insanların yaşına, mali durumuna, sosyal statüsüne bakmadığını ve herkesin risk altında olduğunu duyurdu. Tüm basın kanalları, televizyonlar bu salgının zengin-fakir ayırt etmediğini, kadın-erkek dinlemeden herkesi etkilediğini söylüyor. Bu bilimsel açıdan doğru olabilir; sonuçta bir virüs insan hücresine girmeye çalışırken “bu genç bir kadınmış, hem de sağlık çalışanı ve evinde bakmakla yükümlü olduğu çoluk çocuğu var” deyip gerisin geri dönmeyecektir. Virüsten bunu bekleyemeyiz. Ancak bir kez hasta olduktan sonra alınacak önlemleri düşünerek filmi bir kez daha başa saralım.
Aylardır salgın konusunda Çin’den başlayarak tüm dünyada çeşitli önlemler alındığını duyuyoruz. Türkiye’de ilk vakanın duyurulduğu 11 Mart tarihinden bu yana Sağlık Bakanı çıkıp çeşitli önlemler sıralıyor. Örneğin “Hayat eve sığar” diyor; evde kalmamızı, mümkün olduğunca evden çıkmamamızı tembihliyor. Virüsün kadına da erkeğe de benzer davranmasını bilimsel açıdan anlayabiliriz. Fakat toplumsal açıdan alınacak önlemlerin aynı olmasını anlayamıyoruz. Kadınlar için olağan zamanlarda bile en tehlikeli yerlerin kendi evleri olduğunu gerek İçişleri Bakanlığı istatistiklerinden gerek Aile Bakanlığı verilerinden biliyoruz. Normal koşullarda bile kadınların evin içinde şiddet görüp hastanelerin acil servislerine başvurduğunu Sağlık Bakanı bilmiyor olamaz. Dolayısıyla “evde kal” çağrısının kadın ve erkek için çok farklı sonuçlar doğurabileceğini de bilmesi gerekir. Buna göre, farklı önlemlerin alınması da gerekmez mi?
Türkiye’de ilk önlemlerin alındığı günden bugüne 10 günde 10 kadının öldürüldüğünü gördük. Çin’de salgın boyunca yaşanan karantina sürecinde kadına şiddet oranının son 3 ayda 3 kat arttığı tespit edilmiş. Karantina sona erdiğinde boşanma oranlarının rekor seviyeye ulaştığı söyleniyor. İtalya ve İspanya’da devletlerin kadına yönelik şiddet için 7/24 erişilebilir acil müdahale hatları kurduğunu biliyoruz. Bizde tam tersine cezaevlerinin boşaltılacağını söylüyorlar. Normal zamanlarda bile cezaevinden firar edip karısını öldüren adamların olduğu bir ülkede, bu tedbir halk sağlığını ne denli koruyacak? Yoksa halk sağlığı kadın sağlığını da içermiyor mu?
Kadınlar normal zamanda şiddete maruz kalıp karakola başvurduklarında bile eve geri gönderiliyordu. Şimdi nöbetleşe çalışma sistemine geçmiş kamu kurumları kadınların talepleriyle ne kadar ilgilenecek? Koronavirüs nedeniyle kadınların başvurularının dikkate alınmadığı haberlerini işitiyoruz. Yetkililerin acilen salgın süresince kaç kadının karakollara başvurduğunu, kaçının taleplerinin cevaplandığını şeffaflıkla açıklaması ve kadınlar için “biz buradayız” demesi gerekiyor. “Salgın günlerinde dahi kadınların yaşam hakları önceliklidir” demesi gerekiyor. Çok mu zor?
– Kadınların şiddete uğradıktan sonra şikâyet talepleri için mahkemeye, hastalık kapmak pahasına darp raporları için hastanelere gitmek yerine online ya da bir WhatsApp hattı üzerinden şikâyetlerini oluşturabilmelerini sağlamak çok mu zor? Sadece kadına yönelik şiddet için çalışan 7/24 erişilebilir acil şiddet kanalları kurulmalı, kadının beyanı esas alınarak soruşturma ve koruma işlemleri başlamalı!
– Daha önce şiddete uğradığını devletin bildiği, fail erkeklerle aynı evde kalan kadınları bir aile hekiminin her gün arayarak “iyi misin?” diye sorması çok mu zor?
– Uzaklaştırma kararı verilen erkeklerin aile konutu dışında barınabileceği başka sosyal tesisler gösterebilmek mümkün değil mi? Şiddete uğradığını beyan eden kadınların sığınma evleri değil ama boş kalan tatil beldelerindeki otellere yerleştirilmesi mesela, belki o tatil beldelerinde istihdam edilmeleri hatta, çok mu zor? Otelleri, misafirhaneleri şiddet mağduru kadınlar için açın, hemen şimdi!
– Salgın nedeniyle işsiz kalan günlük yevmiyeli çalışan kadınlara güvence verilmesi, devletin re’sen sosyal güvenlik haklarından faydalandırması, bu kadınların yoksulluk aylığına bağlanması gerçekleştirilemez mi?
Bütün bunlar çok zor olmamalı. Belediyeler, bakanlıklar bütçelerini bugünlere harcamalı, salgın için alınan önlemler kadınların bu süre içinde daha fazla zarar görmelerine neden olmamalı. Gerekli önlemler acilen alınmalı!
İllüstrasyon: Maria Ponomariova