Koronavirüs salgını ekonomik ve sosyal hayatı kökten bir biçimde değiştirirken, kadınların eşitsiz ve güvencesiz yaşam koşullarını daha da ağırlaştırdı. Kadınların ağırlıklı olarak güvencesizliğin daha fazla görüldüğü sektörlerde çalıştığı gerçeğinden yola çıkarak, sabit gelirli bir işte çalışmayan veya gündelik işlerde çalışan kadınların bu süreçte ekonomik bir belirsizliğe mahkûm edildiğini söyleyebiliriz. Aynı zamanda, kadınların çok büyük oranda hizmet sektöründe çalıştıkları ve hizmet sektöründe pek çok işin uzaktan çalışmaya uygun olmadığı düşünüldüğünde, yaşanacak işten çıkarmaların ve ücretsiz izne zorlamaların kadınları daha fazla etkileyecek olması da muhtemel. Çalışmaya devam eden zorunlu olmayan sektörlerde ise (tekstil atölyeleri, fabrikalar) kadınlar sağlıksız koşullarda, koruyucu ekipman olmaksızın çalışmaya devam ediyor.
Salgın süresince tüm hanenin zorunlu olarak aynı evde kalmasının kadınlar için sonuçlarından birisi de ev içi görünmez emeğin çok daha artmış olması. İşe gitmeyip sürekli olarak evde kalıyor olmak evde daha fazla çamaşır, bulaşık yıkanması, daha fazla temizlik yapılması, daha fazla yemek hazırlanması, alışverişten gelen malzemelerin yıkanması gibi yeni ve çoğalan işlerle beraber; eğer evde bakıma muhtaç bir çocuk ya da hasta mevcutsa daha fazla bakım emeği sarf etmek anlamına geliyor. Aynı zamanda evdeki tüm bireylerin hayatının organize edilmesi de (çocukların alacağı uzaktan eğitimden evdeki bireylerin hasta olmaması için alınacak önlemlere ve pişirilecek sağlıklı yemeklere kadar) yine kadınların sorumluluğunda. Normal zamanda kadınların günde en az 4,5 saatlerini ev işlerine ayırdığı (ILO 2018 verilerine göre) düşünüldüğünde, salgın koşullarının kadınları tükenme noktasına getireceğini öngörmek çok da zor değil. Eğer buna ek olarak bir de uzaktan çalışılıyorsa, bu kadınlar için en iyimser tabloyla gece mesaisi anlamına gelir. Çünkü “doğal” sorumluluklarınızın yanı sıra, bir de işinizi kaybetmemek için ekstra çabalamak gereklidir.
Koronavirüs tedbirleri bağlamında iş çevresi, okul, kreş, yuva ve diğer sosyal çevre gibi toplumsal yapılar olmaması da kadınları tüm bu zorluklar karşısında daha da güçsüz kılıyor ve erkek şiddetine açık hale getiriyor. Ne var ki patronları kurtarma paketleri açıklayan iktidar, salgın koşullarında daha da ağırlaşan kadına yönelik şiddeti önlemek veya kadınların hayatını daha güvenceli hale getirmek adına hiçbir önlem alma niyetinde değil.
Tüm bu yıldırıcı koşullar karşısında yalnız olmadığımızı hatırlamak, ücretli-ücretsiz emek döngüsünün kaderimiz olmadığını haykırmak için 1 Mayıs en başta biz emekçi kadınların günü! İşini kaybeden tüm kadınlara asgari yaşam geliri ve sosyal destek sağlanmalıdır, kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi derhal uygulanmalıdır. Salgın koşullarında #evdekal demek yerine korunma ihtiyacı olan kadınlara güvenli ve nitelikli sığınaklar sağlanmalı, şiddet uygulayan erkekler derhal tutuklanmalıdır. Ücretsiz izin dayatmalarına hayır, zorunlu olmayan sektörlerde çalışan kadınlar için ücretli izin!