İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal’den (İUB-DE) kadınların 17 Ekim günü “Pandemi ve Kapitalist Kriz: Kadın Mücadelesinin Rolü” başlıklı uluslararası çevrimiçi buluşması gerçekleşti. Türkiye, Arjantin, Şili, Brezilya, İran, Peru, Bolivya, Panama, Dominik Cumhuriyeti, Nikaragua, Meksika, İspanya, Portekiz ve Cezayir’den feministlerin katıldığı sanal konferansta, kapitalist hükümetlere karşı feminist hareketin ve işçi sınıfının birlikte mücadelesinin önemi vurgulandı. Buluşmada oylanıp kabul edilen politik kampanyaları okurlarımızla paylaşıyoruz.
1) 25 Kasım Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü üzerine: İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) bünyesindeki örgütler olarak farklı ülkelerde birleşik eylem çağrıları yapıyoruz. Feminist örgütleri, siyasi partileri, sendikaları, toplumsal örgütleri ve tüm bağımsız kadınları, cinsiyete dayalı şiddete karşı sokak eylemleri ve/veya sosyal medyada politik kampanyalar yapmaya davet ediyoruz. Hükümetleri, dış borçları ödemeyerek ve/veya aşırı zenginlere servet vergisi uygulayarak, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele için bütçe ayırmaya davet ediyoruz.
2) Sağlık çalışanlarına destek üzerine: Kadınlar olarak bizler sağlık çalışanlarının ve acil sağlık durumuna müdahalede stratejik konumda olanların çoğunluğunu oluşturmaktayız, dolayısıyla COVID-19 pandemisiyle mücadelenin ön saflarında da biz varız. İşçilerin kriz komitelerince güvence altına alınması gereken insanca ücretler ve güvenli çalışma koşullarını savunan tüm sağlık çalışanlarının mücadelelerini desteklemek üzere uluslararası bir kampanya çağrısı yapıyoruz. İster düşük ücret şeklinde ister başka şekillerde olsun, sağlık çalışanlarına dönük ayrımcılığa son verin! Aşırı zenginliğe ve servete sahip olanlara servet vergisi uygulanması ve dış borçların ödenmemesi yoluyla sağlık bütçelerinin acilen artırılmasını talep ediyoruz. Sağlık sisteminin, sağlık sektöründeki tüm işçilerin haklarına saygı duyacak ve bunları iyileştirecek şekilde kamusallaştırılması yönünde tüm kamu ve özel kaynakların merkezileştirilmesini talep ediyoruz. Tüm dünyada kamusal ve feminist bakış açısına sahip sağlık sistemleri talep ediyoruz!
3) Kürtaj hakkı üzerine: Gizli kürtaj, dünyada hamile kadın ölümlerinin başlıca nedenlerinden biri olmayı sürdürmekte. Dahası, bu durum pandemi sırasında daha da kötüleşti. Dünya nüfusunun %70’ten fazlası kürtajın yasal olduğu ülkelerde yaşıyor. Latin Amerika ve Karayipler, kürtajın ya tamamen yasak, ya da kısıtlandırıldığı bir bölge. İşte bu nedenle şunları talep ediyoruz: Kürtaj nedeniyle tek bir ölüm veya tutuklu daha istemiyoruz! Karar verebilmek için cinsel eğitim, kürtaja mecbur kalmamak için doğum kontrol yöntemleri ve ölmemek için yasal kürtaj hakkı! Güvenli, parasız ve yasal kürtaj, hemen şimdi! Dini kurumlar ve devletler birbirlerinden ayrılsın!
4) Irkçılık karşıtı mücadele üzerine: Siyah, göçmen, yerli, Arap kadınlar ve ırkçılıkla ezilen tüm kadınlar sistematik şiddete maruz kalıyorlar. Onlar sadece kurumsal şiddet ve baskıcı güçlerin kurbanları değiller, aynı zamanda günlük hayatta da her türlü zulüm ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Örneğin Marielle Franco siyah lezbiyen bir kadın olduğu ve Brezilya’nın favelalarındaki (gecekondu mahalleleri) yoksulların karşılaştığı polis istismarına karşı çıktığı için öldürüldü. George Floyd cinayetinden sonra yükselen ırkçılık karşıtı küresel isyan, “siyah hayatlar değerli” olduğu için örgütlenmemiz ve savaşmamız gerektiğinin bir göstergesi. İUB-DE olarak ırkçılık karşıtı mücadelenin bir parçasıyız ve nefret suçlarından sorumlu herkesin cezalandırılmasını talep ediyoruz. Dominik Cumhuriyeti’nde Haitili göçmenlerin linç edilmesi; ABD’de polislerin işlediği cinayetler ve göçmen toplama kampları; Lübnan, Suudi Arabistan ve diğer Ortadoğu ülkelerinde göçmen kadınların maruz kaldığı yarı kölelik sistemi olan Kafala ev işi emek rejimi; Akdeniz’de binlerce mültecinin hayatını kaybetmesi; İsrailli sömürgecilerin Filistinli kadınlara dönük saldırıları gibi nefret suçlarına son verilmesini talep ediyoruz. Bir yandan duvarlar dikip mültecilere temel haklarını tanımazken, bir yandan da insanları evlerini terk etmeye zorlayan nedenleri yaratan ikiyüzlü politikaları kınıyoruz. Tüm insanların serbest dolaşım hakkını savunuyor; herkesin resmi belgelere ve evrensel kamusal hizmetlere erişiminin garanti altına alınmasını ve yabancılara dönük gerici yasaların kaldırılmasını talep ediyoruz. İster yerli ister yabancı olalım, hepimiz aynı işçi sınıfının parçasıyız! Kimse illegal değildir! Bu nedenle siyah, yerli ve göçmen kadınların yanı sıra ırkçılıkla ezilen tüm kadınların sorunlarını görünür kılmak, onların taleplerini 25 Kasım ve Latin Amerikalı ve Karayipli Kadınlar günü olan 25 Temmuz gibi feminist takvimin diğer önemli günlerinin talepleriyle birleştirmek için eylemlerde bulunmanın önemli olduğuna inanıyoruz.
5) Siyasi tutuklular üzerine: Kapitalist hükümetler mücadele edenleri kriminalize etmeye çalışıyor. Bu da özellikle kadınlar için birtakım sonuçlar doğurmakta. Şili’de #FueraPiñera (Piñera Defol) mücadelesi başladığından beri 2500’ü aşkın kadın ve erkek siyasi tutuklu kaydedildi. Nikaragua’da sırf Ortega-Murillo rejimine karşı gösteri yaptığı için tutuklanan 100’den fazla siyasi tutsak var. İran’da 240.000’den fazla tutuklu arasında, kadın hakları aktivistleri dahil yüzlerce siyasi tutsak bulunuyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri genelinde durum bu şekilde. Pandemi, hapishanelerdeki siyasi tutsakların yaşam koşullarını kötüleştirmiş durumda. Kadın tutuklular cinsel taciz ve tecavüz gibi siyasi-cinsel şiddete maruz kalmaktalar. Siyasi tutuklulara özgürlük için uluslararası bir kampanya çağrısında bulunuyoruz. Hakları için mücadele edenlerin kriminalize edilmesine son!