Polonya’dan Łódzkie Dziewuchy Dziewuchom grubu ve Kadıköy Belediyesi’den Disk’li Kadınlar’ın katılımıyla gerçekleşen “Polonya’dan Türkiye’ye Kadın Mücadelesinin Dinamikleri” konulu çevrimiçi etkinlik birçok ilden, farklı kurum ve kadın örgütünden ve bağımsız feminist hareketten kadınları bir araya getirdi.
Bugün dünyanın birçok noktasında kadınların mücadelelerine tanıklık ediyoruz. Bu mücadeleler bazı ülkelerde kadın cinayetlerine karşı, bazı ülkelerde kürtaj hakkı için, bazılarında haklarımıza dönük saldırılara karşı, bazı ülkelerde ise doğrudan rejimlerin ve hükümetlerin kendisine karşı yükseliyor. Amaçlarının bu mücadeleler arasındaki dayanışmayı güçlendirmek olduğunu ifade eden ve Kadın Dayanışması adına etkinliğin moderatörlüğünü gerçekleştiren Cemre Sava, etkinliğin açılışında “Kadınlar erkek-egemen sisteme, erkek şiddetine, homofobi ve transfobiye, göçmen ve ırkçılık karşıtı politikalara, kemer sıkma politikalarına karşı topyekûn bir mücadelenin öncüsü haline gelmiş durumda… Biz bu mücadeleleri daha güçlü kılmanın yolunun öncelikle dayanışmaktan; birbirimizi, deneyimlerimizi daha fazla dinlemekten geçtiğini düşünüyoruz. Bu etkinliğin de öncelikle buna vesile olmasını umuyoruz,” dedi.
İlk konuşmayı Kadıköy Belediyesinde çalışan Disk’li kadınları temsilen Nazan Çam Ay ve Ayşecan Ay gerçekleştirdi. Aralık 2019’da Genel İş Anadolu Yakası 1 No’lu Şubenin olağanüstü seçimlerinde Mor Liste çıkaran ve bu şekilde sendikada kadınların ve taleplerinin daha görünür olması adına adım atan kadın işçiler, geçtiğimiz ağustos ayında Kadıköy Belediyesi ile gerçekleşen Toplu İş Sözleşmesi sürecinde de toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten maddeleri sözleşmeye ekletmek için mücadele etmişlerdi. “Mor Liste sadece seçime dönük bir liste değildi, bizler için sendikalarda eşit temsil için mücadelenin bir başlangıcıydı. Dolayısıyla, buna yönelik atılacak tüm adımlara da elimizden geldiğince çaba sarf ediyoruz,” diyen Çam Ay sendikalardaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekti. TİS süreci hazırlıklarında, eldeki taslakta toplumsal cinsiyete dayalı hiçbir maddenin yer almamasının onları bu mücadelede yeni bir sürecin içine soktuğunu ifade etti.
Temsilciler olarak taslak üzerinde çalıştıklarını ifade eden Ayşecan Ay, “TİS süreci çok önemli bir aşama ama belli ki son aşama olmayacak, çünkü yapmak gereken çok fazla şey olduğunu gördük,” diye belirtti. TİS sürecinde, İstanbul Sözleşmesi’nin toplu iş sözleşmesinde tanınması, günlük çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve eşit temsil (kadın kotası) olmak üzere üç başlıkta çalışma yürüttüklerini ifade eden Ay, ilkini müzakere sürecinde kabul ettirmeyi başardıklarını ve bu noktada hem işvereni hem sendikayı ortak taahhüt noktasına getirdiklerini söyledi. Ancak özellikle eşit temsil (kadın kotası) konusunda ciddi bir dirençle karşılaştıklarını vurguladı.
Kadıköy Belediyesi’nden Disk’li kadınların mücadelesi, işyerinde kadına yönelik şiddet ve tacizle mücadele başta olmak üzere, kreş hakkı, süt izni, regl izni vb. gibi gasp edilen yasal hakların; tıpkı diğer işçi hakları gibi temel bir sendikal talep olarak kabul edilmesi yönünde oldukça önemli bir adım.
Kadın haklarına yönelik seferberliklerin sonucunda Nisan 2016’da bir araya gelen ve toplumsal cinsiyet eşitliği adına faaliyetler yürüten Łódzkie Dziewuchy Dziewuchom ise Polonya’da kadınlara dönük saldırılara ve kadın hareketinin içinden geçtiği sürece dair paylaşımlarda bulundu.
İlk sözü alan Aleksandra Knapik-Gauza, 22 Ekim’de Anayasaya Mahkemesi’nin fetüs deformasyonu durumunda da kürtajı yasaklamasına dair kararın ardından yeni bir eylem sürecine girdiklerini ifade etti. Polonya’da yılda 100 bin merdiven altı kürtajın olduğunu; yasal kürtaj sayısının ise devlet verilerine göre 1000 olduğunu ve yasal kürtajların tamamının fetüs deformasyonu kaynaklı olduğuna işaret eden Knapik-Gauza, “Bu karar bu nedenle zaten çok kısıtlı olan kürtaj hakkının tamamen yasaklanması anlamına geliyordu ve protestolar bunun üzerine başladı,” diye belirtti.
Katarzyna Knapik ise mevcut süreci şu şekilde özetledi: “Protestoların en önemli başarısı sokağa döktüğü insan sayısıydı. Ve özellikle küçük şehirlerde de kadınlar öz örgütlenmeyle eylemlerde yer aldılar… Şu an yapılan anketlere göre toplumun yüzde 70’i kürtajın yasaklanmamasını destekliyor ve hükümet desteği kaybediyor. Bunun sonucunda arabulucu yöntemlerle çözümler önerdiler ama bunların hiçbiri bizim için yeterli değil. Şu an Anayasa mahkemesi karar vermiş olsa da, karar resmi gazetede yayınlanmadığı için yürürlüğe girmiş sayılmıyor; bu bizim kazanımımız. Hükümet şu an buna cesaret edemiyor. Güçlü bir basınç uyguluyoruz ve karşılığını görüyoruz.”
Bir şeyleri değiştirmenin uzun soluklu bir mücadele olduğuna dikkat çeken Knapik, “Biz 2016’dan beri toplumun oldukça değiştiğini gördük. Verdiğimiz mücadele yeni bir hak mücadelesi değil, bunun farkındayız. Yepyeni bir değişim yaratamıyoruz henüz, ama toplumun kafasında bir değişiklik olduğunun farkındayız; tabu olan konular konuşulmaya, insanlar örgütlenmeye başladı. Bu yüzden ses çıkarmaya, konuşmaya devam edin, ümitsizliğe kapılmayın! Biz de şimdi sizin sayenizde sözümüzü Polonya’nın dışında da duyurmuş ve sizleri dinlemiş olduk, teşekkür ederiz!” dedi.
Soru-Cevap bölümünde dinleyicilerin de katkılarıyla gelişen sohbet, dayanışmanın ve mücadelenin önemine vurguyla son buldu.
*Sohbetin tamamına kısa süre içinde Kadın Dayanışması YouTube hesabından ulaşabilirsiniz.