Kadın Dayanışması olarak geçen haftalarda Çetin Cevizler’in okuma toplantılarına konuk olduk, Clara Zetkin’in Seçme Yazıları üzerinden güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Çetin Cevizler de kim diyen okurlarımız için kendileriyle yaptığımız söyleşiyi paylaşıyoruz. Ayrıca Çetin Cevizler’in bloguna buradan ulaşabilirsiniz.
Çetin Cevizler, üç seneden uzun bir süredir devam eden Ankara merkezli bir okuma ve dayanışma grubu. Gelin kendilerinden dinleyelim:
“3 sene önce ataerkiyle, toplumsal cinsiyet rolleriyle, kadına yönelik her türlü şiddetle derdi olan kadınlar olarak toplanıp oluşturduğumuz kadın okuma grubumuz yoluna devam etti ve artık bir ismi bile var: ‘Çetin Cevizler’! Çetin Cevizler olarak derdi bizim derdimizle bir olan bütün kadınlara merhaba diyoruz! Kadın dayanışmasının verdiği güçle daha da büyüdük ve artık deneyimlerimizi ve görüşlerimizi ilgilenen herkesle paylaşmak istedik. Bu sebeple işte buradayız.”
Kadın Dayanışması: Hoş geldiniz! Gerçekten çok güçlü bir mesajla yola çıkmışsınız ve üç seneyi devirdiğiniz bir grubunuz var. Bu istikrarın kendisi bile çok ilham verici doğrusu! Bize yollarınızın nasıl kesiştiğini, nasıl başladığınızı anlatarak başlayabilir misiniz? Okuma listelerinizi neye göre nasıl belirliyorsunuz?
Arakne: Merhaba! Bu güzel söyleşi daveti için teşekkürler öncelikle. Kısaca yola nasıl çıktığımızı anlatacak olursak tam bir kadın dayanışması hikâyesinden bahsetmiş oluruz aslında. Üç sene önce Özge ile tanıştığımız gün (hatta ilk tanışma nedenimiz de “bir şeyler yapmak içindi”) dedik ki, madem kadın sorunuyla ilgili bizim de bir derdimiz var, bunu neden başka kadınlarla bir olup tartışmaya açmıyoruz? Bir okuma grubu oluşturmanın hem teorik bilgimizi geliştireceğini, hem de buralarda gerçekleşecek deneyim paylaşımıyla pratikten kopmayacağımızı düşündük. Bu hevesle yakın arkadaş grubumuza haber verdik ve kadın sorunuyla ilgilenenler katılmak istediklerini söylediler. Herkes ilgi alanına göre kitap önerilerinde bulundu ve “feminizm”, “kadın ve cinsellik”, “Osmanlı kadın hareketi”, “kadın ve medya”, “kadın ve psikoloji”, “queer”, “kadın ve sosyal politika” ve “teori” gibi pek çok farklı başlık altında kitaplarımızı belirleyerek okumalara başladık. Bazen Engels’ten girdik Aksu Bora’dan çıktık, bazen Acar-Savran’ı dinledik bazen Foucault’yu. Bazen İskoçya’da kadınların hijyenik pedlere ücretsiz ulaşım hakkı kazanmasına sevindik, bazen güne İstanbul Sözleşmesi’nin feshi haberiyle uyandığımızda öfkemizi dillendirdik. Bazen azaldık, bazen çoğaldık ama samimi bir adanmışlıkla yolumuza devam ettik diyebiliriz ve sonunda da Çetin Cevizler olduk.
Luna: Merhaba. Ben gruba ikinci senesinde katılabildim. Grubu kuranlardan biri olan Arakne’nin daveti ile haberim oldu. Sabit işimi bırakmak üzereydim ve kadın arkadaşlarımla birlikte okuma yapma fikri çok romantik geldi. Ama sonrasında gördüm ki biz burada ciddi bir iş yapıyoruz ve bu çok güzel. Senenin ilk toplantısında ise herkes üzerine düşündüğü ya da merak ettiği konu başlıklarında (masallarda kadın ya da Osmanlı’da kadın gibi) kadını ele alan kitap önerileri ya da destekleyici makaleler ile geliyor ve birlikte okuma sıklığına ve sırasına karar veriyoruz.
İnci Deniz: Hoş bulduk. Gruptaki ikinci yılım. Ankara’ya geldim ve onlarla tanıştım. Yokluğunu yüreğimin derinliklerinde hissettiğim, tanımlayamadığım, tanışıp aynı masanın etrafında birbirimizi anlayabilmenin görünmez ağı ile sıkı sıkıya sarıldığımı hissettiğimde tamamlanmış gibiydim. Birkaç kere toplantılarımıza katılırsanız istikrarımızın nedenini anlayabilirsiniz. Her toplanmamızda ufkum genişliyor ve farklı bakış açıları ile önyargılarımı birer birer kırıyorum. İki sene önceki kadın değilim artık!
Özge: Merhaba. Üç yıl önce kadın çalışmaları alanında yüksek lisans öğrencisi olmak için sınava girecektim ve bir gün önce Arakne ile tanıştım ve ona ne yapmam gerektiğini sordum, nelerden bahsetmem gerektiğini danıştım. Akademide bilinmesi gereken noktaları hap gibi alıp sınavı geçebileceğimi sanıyordum sanırım. Tabii ki olmadı 🙂 Sınavda başarısız oldum ama feminist mücadelem daha yeni başlıyordu… O gün o fakülteye öğrenci olarak girememem, kendi kadın olma mücadelemi perçinledi ve bugün üç yıldır kendimi geliştirip öğrenebildiğim, öğrendiklerimi yüzlerce kadına iletebildiğim yaşayan bir fakültenin öğrencisiyim. Ben bu kadınlar sayesinde teoride değil pratikte okuyorum, öğreniyorum, araştırıyorum ve büyüyorum! Bir sınıfta bir öğretene soramayacağım şeylerin hepsini ben bu kadınlarla kahkahalarla konuşuyor, tartışıyor ve öğreniyorum. Velhasıl-ı kelam, sonrasında Arakne ile dedik ki neden kendi okumalarımızı kendimiz yapmıyoruz ki? Bunun için bir kurula, bir okula, bir fakülteye ihtiyaç yok! O gün çok yakın çevremizle bu fikrimizi paylaştık ve o günden bu yana bir araya gelip okuyup konuşuyoruz, bildiklerimizi paylaşıyoruz ve birlikte büyüyoruz.
Buradaki kadınlar olarak çoğumuz farklı mesleklere, farklı sosyal çevrelere ve farklı bakış açılarına sahibiz. Tüm bu farklılıklar derdimizin bir olduğunu sanki daha da vurguladı.
Benimadımvar: Merhaba, bundan üç sene önce yolumuz Özge ile kesişti, sonrasında da Çetin Cevizler’le. Başlarda elbette bir adımız yoktu. Üçüncü senemizde birlikte bir isim verdik kendimize. Bu küçük gruba ilk dahil olduğumda feminizm üzerine bazı kitaplar okuyup onlar üzerine tartışacağımız bir kitap kulübü olarak düşünmüştüm. Çok daha fazlasını paylaştık ve tartıştık. Okuduklarımız bizlere zemin oluşturdu ve tüm bunlar üzerine birçok soru sorduk. Gerçek bir bilinç yükseltme yolculuğu başladı böylece. Buradaki kadınlar olarak çoğumuz farklı mesleklere, farklı sosyal çevrelere ve farklı bakış açılarına sahibiz. Tüm bu farklılıklar derdimizin bir olduğunu sanki daha da vurguladı. Nasıl desem, burada derdimizin ortak olması bizi birbirimize karşı daha da şeffaflaştırdı. Böyle güzel olduk.
İstiridye Kabuğu: Ben gruba çok yeni katılanlardanım. Yaklaşık beş aydır grupla birlikte okuma yapıyorum. Gruptan Luna ile tanışıyoruz, onun önerisiyle gruba katıldım. Yaklaşık 15 senedir kişisel gelişim çalışmalarının içindeyim. Bunun önemli bir kısmı drama yöntemiyle dezavantajlı bölgelerde kadınlarla gönüllü grup çalışmaları yapmaktayım. Amaç kadınlarımızda pozitif duygu durum değişikliği yaratmak, bakış açılarını değiştirmelerine destek olmak. Ayrıca bireysel yaptığım çalışmalarım da var. Tabii pandemi ile birlikte her şey askıda bekliyoruz. Ancak kendimizi geliştirme ömür boyu devam ediyor. Bu süreçte yapılan okumalar, değişik yönlerden kadına bakışımı geliştiriyor. Yaş olarak arkadaşlarımdan büyüğüm. O yüzden gençlerin bakış açısı, olayları izleme şekli çok kıymetli benim için.
Bliss: Arakne ile çok uzun yıllara dayanan dostluğumuz sayesinde bu gruptan haberim oldu. İlk toplantılarından birine Ankara’da katılabilmiştim. Herkesin okuduğu, haftanın kitabını okumamama rağmen konuşulan konular, kadınlarla bir arada olma hissiyatı çok güzel gelmişti. Fakat İstanbul’da yaşadığım için periyodik toplantılara katılamadım. Pandeminin bize getirdiği en büyük farkındalık olan dijital platformda toplanabilme fırsatı ile gruba dahil oldum ve o ilk toplantıdaki hissiyatım katlanarak arttı. “Birlikte daha güçlüyüz” sözünün anlamını her toplantımızda iliklerime kadar hissediyorum. Daha ilk yılım olduğu için kitap seçme aşamasında bulunamadım fakat seçilen kitaplar ve konular o kadar ilgi çekici ve hayatın içinden ki, gelişim kendiliğinden gerçekleşiyor. Toplantılarda aynı kitabı okuyan kişilerin farklı bakış açılarını dinlemek insanı inanılmaz geliştiriyor. Ayrıca okuduğum kitaplardan, konuşulanlardan etrafımdaki kadınlara da bahsetmekten kendimi alamıyorum ve yeni öğrendiğim bilgilerle bazılarının hayatına dokunduğumu hissedebilmek beni daha da mutlu ediyor. İyi ki varsınız Çetin Cevizler 🙂
KD: Pandemi nasıl etkiledi peki? Yüz yüze görüşemiyor olmanın olumsuz etkileriyle nasıl mücadele ettiniz?
Luna: Galiba pandemi bizi olumlu yönde etkiledi. Yan yanayken odağımız daha kolay dağılıyordu ama şimdi online olarak daha disiplinli ilerliyoruz sanki. Ve tabii ki daha büyük katkısı diğer şehirlerden arkadaşlarımızın da katılabilmesi oldu, sizin gibi.
Arakne: Luna’nın dediği gibi, bu olumsuz toplumsal durum bizim aleyhimize işlemedi ve görüşmelerimizi kesintisiz bir şekilde sürdürdük. Elbette bazen bir sarılmaya ya da 3 boyutlu bir mimiğe ihtiyaç duyuyor insan (ki çoğu zaman kişisel dertlerimizi de paylaştığımız için bu tarz insani dokunuşlar iyi hissettiriyor) ama paylaşımları içten yapabildiğimiz sürece bu sorunu aştığımızı da fark ettik. Belki eylemlerin ruhundan uzak kaldık ama istediğimizde, bilgisayarı açınca ulaşabileceğimiz kadın dostlarımızın olmasını bilmek yalnız hissetmememizi sağladı.
Özge: Aslında pandemi bizi hem nicel hem de nitel anlamda büyüttü. Nicel olarak başka başka şehirlere, başka başka kadınlara ulaştık, birbirimizin yaşadığı odaları gördük, birbirimize evimizi açtık, küçük bir kareden ibaret gibi görünen arka planlarımızdan birbirimizi tanıdık. Posterlerimiz, fotoğraflarımız, kitaplarımız, bitkilerimiz bize yoldaş oldu, bize bizi anlattı. Birbirimizden haberdar olduk, dört duvar içine kapandığımız bu günlerde içeceklerimizi alıp sanki aynı masadaymış gibi kahkaha attık, tartıştık, konuştuk. Birbirimize diziler, filmler ve kitaplar önerdik. Sanki hep birlikte izledik, okuduk. “Hey, kızlar benim bir derdim var. Siz bununla nasıl başa çıkıyorsunuz?” dedik, mesafeleri kaldırıp çarşamba akşamlarını birbirimize armağan ettik ve hep bir araya geldik. Nitel anlamda büyümeyi ise şöyle açıklayabilirim. Artık daha etkili toplantılar yürütüyoruz, demem o ki eski normalde belirlenen saatte ve yerde olmak herkes için mümkün olmuyordu. Uzayan işlerimiz, trafik sorunu, mesai sonrası açlık ve yorgunluk hissi, son dolmuş ya da metro saati, o günün hava durumu, evlerimize varabilme ve bir nebze dinlenebilme isteği, buluştuğumuz kafenin o gün o vakitte gürültülü olup olmaması elbette etkililiği düşüren değişkenlerdi. Ama yeni normalde biz bu durumu çevrimiçi toplantılar ile avantaja çevirdik ve dış etkenlere bağlı kalmadan saatlerce sohbet edebiliyoruz. Hazırlamaya vaktimiz olursa sunumlarla okumalarımızı somutlaştırıyoruz. Pandemi döneminde internetin hayatımızın merkezine yerleşmesi ile birlikte yeni işlere de giriştik. Bu konuştuklarımız, bu kitaplar, bu fikirler bizde kalmasın, herkes ne yaptığımızı bilsin dedik ve blog kurma fikrini hayata geçirdik. Çevrimiçi toplu etkinlikler planlayıp büyüyelim, daha fazla insana ulaşalım, biz ne yapıyoruz anlatalım dedik. Çünkü bizi, ne yaptığımızı merak edenler var, biliyoruz. Bu etkinlik daha gerçekleşmedi ama en kısa zamanda sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyacağımız bir etkinlik planlıyor olacağız.
Benimadımvar: Pandemi bizlere ciddi anlamda zaman kazandırdı. Bazen vakitlice toparlanamıyor, evlerimize varmak için de erken ayrılmak durumunda kalıyorduk. Şimdi öyle değil, belirlenen günden çok şaşmadan, süresiz konuşuyoruz. Elbette arkadaşlarımı bir masada görmek ve birlikte kadeh kaldırmak en büyük isteklerimden biri.
Bliss: Fiziken bir arada olmanın sıcaklığı tabii ki başka fakat arkadaşlarımın da belirttiği gibi aslında daha kolay bir araya gelebilir olduk.
Dünyadaki kadın hareketinden öğrendiğimiz “bilinç yükseltme gruplarının” nasıl işlediğini tam da bu toplantılarda deneyimledik. Baktık ki burada öğrendiğimiz koskoca makro teorilerden kendi hayatımıza dair çıkarımlarda bulunuyoruz ya da tamamen kişisel zannettiğimiz meselelerin kamusallığını fark ediyoruz, yani “kişisel olan politiktir” diyoruz.
KD: Blogunuzda “kişisel olan politiktir” diyorsunuz. Gerçekten de politik-teorik okumalar yaparken aslında bir yandan da kendi kişisel öykülerimizi didikliyor oluyoruz. Bu açıdan grubunuzun kendi hayatlarınıza ve başka kadınlarla, toplumla olan ilişkilerinize nasıl bir etkisi oldu?
Luna: Grubumdaki her bir kadın benim için ayrı bir ilham kaynağı. Neredeyse her toplantıda benim hiç bakmadığım bir yerden biri muhakkak bakıyor ve bana el sallıyor. Onlarla öğrenmek çok güzel. Ve dediğiniz çok doğru, kendi kişisel öykülerimizi didikliyoruz, bu apayrı bir deneyim. Orada kendimi güvende ve duyulur hissediyorum ve bunu çok önemsiyorum. Birbirimize alanlar açıyoruz. Benim zorlandığım bir meseleden rahatlıkla bahsedebilen bir arkadaşım sayesinde ben de artık o alanda sesimi geliştirmeye başlıyorum. Estes’in şiirinde bahsettiği gibi ben de bütün kadınların seslerini geri almalarını diliyorum. Bizim yaptığımız gibi. Bunun önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.
İnci Deniz: Kendi öykümü didiklemekle kalmayıp ailemdeki, işyerindeki, arkadaş çevremdeki kadınların da öykülerini didiklemeleri için bizim oraların tabiriyle “dürtme” ihtiyacı hissediyorum. Bazen görevimmiş gibi hissediyorum. Her birimizin farklı bakış açılarına sahip olması nedeniyle hem birbirimizi tamamlıyoruz hem de bu bakış açısı ile bakmamıştık diyebiliyoruz. Başka kadınlarla veya toplumla olan ilişkime baktığımda ise ailemde kırılmaz dediğim önyargılar bir bir kırıldı, artık onlar da başkalarının önyargılarını kırmak için çabalıyorlar. Kadının psikolojik, duygusal, zihinsel, fiziksel vb. açıdan kendini keşfetmesinin ardından ilkbaharda yeşeren ağaçlar gibi değişim köklü oluyor. Birkaç ay sonra yaprakların toprağa geri dönse de bahar her zaman gelecek.
Arakne: Özellikle dünyadaki kadın hareketinden öğrendiğimiz “bilinç yükseltme gruplarının” nasıl işlediğini tam da bu toplantılarda deneyimledik. Baktık ki burada öğrendiğimiz koskoca makro teorilerden kendi hayatımıza dair çıkarımlarda bulunuyoruz ya da tamamen kişisel zannettiğimiz meselelerin kamusallığını fark ediyoruz, yani “kişisel olan politiktir” diyoruz. Kendi adıma şunu net bir şekilde diyebilirim ki 8 Mart’larda “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” diye haykırırken ya da dövizlere “Kadın kadının kurdu değil yurdudur” yazarken bu söylemlerin içini tam anlamıyla doldurabildiğimi bilmek benim için çok değerli. Kadın, erkek ya da LGBTİ+ bireyler arasında sırf toplumsal cinsiyetlerinden kaynaklanan negatif ayrımların yapılmadığı, herkes için mevcut haklara eşit ulaşımın olduğu ve yeni haklara ulaşmak için birlikte mücadele edildiği, erkek adalet değil gerçek adaletin işlediği, eril şiddet yüzünden kimsenin canının yanmadığı bir gelecek için toplumsal dönüşüm şart diyorsak eğer bu dönüşüm için gerekli dinamikleri kendi hayatımızda harekete geçirebilmeli, yeri geldiği zaman da dayanışmayı büyütüp değişimin tetikleyicisi olabilmeliyiz. Bunu kadınlarla birlikte gerçekleştirebileceğimi bilmek bana cidden muazzam bir mutluluk veriyor.
Özge: Kitaplarda her zaman anlayabildiğimiz terimler olmuyor, bazen bir şeyler havada kalabiliyor. Eğitim fakültesi mezunu bir öğretmen için alanı dışında temel bir bilgi birikimi isteyen okumalar (siyaset, psikoloji, sosyoloji gibi) geldiğinde elbette çok zorlayıcı hatta bazen sıkıcı bile olabiliyor, ama bu terimler hayatımızda canlı kanlı yerini bulunca her şey yerli yerine oturuyor. Aaaa diyoruz bu, bu muymuş? Bunun adı cam tavan mıymış, bu yaptığımız yeniden üretim miymiş diyoruz. O terimleri hayatlarımızda bulup çıkarmak için çabalıyor, geriye gidip düşünüyoruz. Annelerimiz ile ilişkilerimizi, kadın yöneticilerimiz ile olan ilişkilerimizi, arkadaşlık ilişkilerimizi, her şeyi didik didik ediyoruz sizin tabirinizle. Ve hem kendimiz hem de toplum ile ilgili birtakım çıkarımlar yapabiliyoruz. “Kişisel olan politiktir” demenin ne demek olduğunu bilinç yükseltme grubumuzda kadın arkadaşlarım ile yaşayarak öğrendim. Önceden yaşadığım her şeyin sadece benim başıma geldiğini sanırdım, bunların bir başkası için nasıl bir değeri olabilir ki diye düşünürdüm. Hiçbir zaman benim başıma gelen iyi ya da kötü bir deneyimin başka bir kadının tutunmak isteyeceği bir umut ışığı veya onun adım atabilmesi için itici bir güç olabileceğini düşünmemiştim. Ama yanılmışım. Benim yaşadığım şey de elbette bir başkası için kıymetli bir deneyim olabilirmiş. Bu sadece benim başıma gelmemiş diyebilirim, ben de başka deneyimlerden yardım alabilirim. Birbirimizin neler yaşadığından haberdar olmazsak, anlatmazsak, içimize atar kendi kendimize atlatmaya çalışırsak bu hiçbir yere varmaz. Aynı dertten güzel canları sıkılan iki kadının bile birbirinden haberdar olmadan uyumalarını, uyanmalarını, yaşamalarını ve ölmelerini istemiyorum. Bu tam anlamıyla “domino etkisi”. Yaşadıklarımızın çözülmesi gerek. Konuşa konuşa, anlata anlata. Yaşadığımız, biriktirdiğimiz her ne varsa bizi evde bırakıp benzer yaşantılarla buluşmak için pencerelerimizden çıkıp gittiğinde birbirlerini buldukları için sevinç ve kahkaha eşliğinde gökyüzünde dans ettikleri vakit bunun politik olduğunu anlayacağız.
Benimadımvar: Kişisel öykülerimiz bizi birbirimize daha da yaklaştırıyor. Benim içinden çıkamadığım bir soruna bir arkadaşım yorumda bulunuyor ya da kendi yaşantısı ile örneklendiriyor ve bu bana bakış açısı kazandırıyor. Burada konuştuğumuz ne varsa annemle, gruba dahil olmayan arkadaşlarımla paylaşıyorum. Onlar da birileriyle paylaşıyor. Böyle böyle yayılıyor.
İstiridye Kabuğu: Evet, kesinlikle didikliyoruz. Zaten kişisel gelişim çalışmaları yaptığım için hayatım farkındalık üzerine çalışmakla geçiyor. Aynı zamanda kendim de reformist biriyim. Grubumla okuma yapmaya başladığımda dilime daha çok özen göstermeye başladım, eril sözleri unisex hale çeviriyorum. Dikkat ediyorum. Aramızda avukat olduğu için yasal bilgiler almak, gelişmelerden haberdar olmak önemli. İstanbul Sözlesmesi, karakollarda yaşananlar gibi saha bilgileri çok kıymetli. Ayrıca birlikte yapılabilecekler üzerine konuşmak, hedef belirlemek bana süreçte çok iyi geliyor.
Hâlâ bir aradayız, hiçbir şey değişmedi! Bu yolu birlikte yürüyoruz, el ele büyüyoruz! Feminizm uzun yol, ne mutlu kadın dayanışmasına!
KD: Ankara’da diğer kadın gruplarıyla bağlantılarınız var mı, önümüzdeki döneme yönelik planlarınız neler?
İnci Deniz: İlk başta çekincelerimiz olsa da söyleyeceklerimiz birikti. Paylaşmak, tartışmak, öğrendiklerimizi aktarmak için heyecan doluyum. Yeni paylaşımlarımız var olma sürecinde, takipte kalın diyeyim.
Arakne: Organik bir bağımız olmasa da Ankara’daki pek çok kadın grubundan haberdarız. Her birimiz ayrı bir gruptan bilgi aldıkça birbirimize aktarıyoruz. Bu bazen bir edebiyat söyleşisi oluyor, bazen bir kadın cinayeti eylemi. Kadın filmleri etkinlikleri olunca katılmaya çalışıyoruz, 8 Mart’lar ve 25 Kasım’larda farklı kadın gruplarıyla birlikte yürüyoruz. Tabii ki bu hareketlilikler pandemiden dolayı oldukça azaldı, omuz omuza duramamak bazen kötü hissettiriyor. Böyle zamanlarda da kendi grubumuzdan güç alıyoruz. Geçenlerde sizinle yaptığımız çevrimiçi toplantı sayesinde de moralimizi oldukça yükseltmiş durumdayız. İleriki zamanlar için bu ara oldukça yoğun bir gündemimiz var, bu planların hangileri hayata geçebilecek bilemiyoruz ama ümitliyiz. Konuştuklarımız aramızda kalmasın istiyoruz, daha çok kişiyle iletişime geçebilmek istiyoruz. Ufak eğitim grupları düzenlemek ya da okullarda çocuklara “eşit masallar” okumak gibi tatlı planlarımız var. Bakalım, göreceğiz, umarım beraber güçleneceğiz.
Özge: Ankara özelinde birlikte çalıştığımız özel ve belirli bir grup yok ama etkinliklerini takip ettiğimiz gruplar, vakıflar, dernekler, platformlar elbette var. Eski normalde, aynı gökyüzü altında aynı dertten muzdarip olup ses yükselttiğimiz, birlikte bağırdığımız çok kadın vardı. 8 Mart’ta birbirimizin pankartını beğenip fotoğraf çektirdiğimiz çok kadın vardı. Kimin hangi dernekten olduğunu bilmezdim ama hepimizin derdinin bir olduğunu bilirdim. Her “Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa” diye bağırdığımızda hepimiz birbirimize bakıp gülerdik. Çok özlediğimi fark ettim. Özlüyorum ama umutsuz değilim çünkü yeni normalde de bir numara ve şifre ile buluşup bir araya gelebiliyoruz, sesimizi yükseltebiliyoruz. Hâlâ bir aradayız, hiçbir şey değişmedi! Bu yolu birlikte yürüyoruz, el ele büyüyoruz! Feminizm uzun yol, ne mutlu kadın dayanışmasına!
Benimadımvar: Çok fazla planımız, fikrimiz var. Çok heyecanlıyız bu konuştuklarımızı daha fazla insanla paylaşmak için. Bunun için her fırsatta uygun zaman ve yöntemler üzerine konuşuyoruz.