Erişilebilir, güvenli ve parasız kürtaj hakkı, geçmişten bugüne kadar kadın hareketinin en esaslı taleplerinden biri olageldi. Arjantin’de kadınlar 2020 yılının son günlerinde tarihi bir zaferle kürtaj hakkını elde ettiler. Kolombiya’da geçen ay kürtaj suç olmaktan çıkarıldı. Polonya’da, Meksika’da, Dominik Cumhuriyeti’nde kürtaj mücadelesi sürüyor. Türkiye’de kürtaj yasal olmasına rağmen fiili yasak uygulanıyor ve kürtaja erişim zorlaştırılıyor. Almanya’da ise durum çok karışık: Kürtaj yapılıyor ama aslında yasadışı! Nazi Almanya’sından kalma yasanın değişmesi ve kürtajın suç sayılmaması, yıllardır kadın hareketinin gündeminde. Almanya’da kürtajı Svenja Huck ile konuştuk.
Söyleşi: Merve Şanlıdağ
Almanya’da hangi koşullarda kürtaj yaptırılabiliyor?
Almanya’da kürtaj yaptırmak genel olarak yasak. Bunu ceza kanununun 218. maddesi belirtiyor. Kürtaj sadece belli şartlar altında, yani aslında istisnai olarak yaptırılabiliyor. Bu şartlar şöyle: Hamile olan kişinin kürtajı kendi iradesiyle istemesiyle birlikte, devlet tarafından tanınan bir danışmanlık kurumuna gitmesi ve oradan bir belge alması gerekiyor (böyle bir kural sadece Almanya’da var!); bu belgeyi aldığı gün ve kürtajı yaptıracağı gün arasında en az üç gün geçmesi lazım (kadının fikri değişebilir diye). Ayrıca döllenmeden sonra en fazla 12 hafta geçmiş olması gerekiyor. Bunu son reglin ilk gününden itibaren sayıyorlar ama mesela reglin gelmediğini ancak 5-6 hafta sonra fark edersen teknik olarak sadece 6-7 haftan kalabilir. Tabii ki bir doktor tarafından yapılması gerekiyor ve kürtajı yapan doktorla danışmanlığı yapan doktorun aynı kişi olmaması gerekiyor.
Yasanın kürtajla ilgili 218 ve 219a maddelerinin protesto edildiğini görüyoruz. Bu maddelerden kısaca bahsedebilir misin?
Özellikle 219a tartışılıyor. Bu madde “Kürtaj için reklam yapma yasağı” diye geçiyor. Bu tabii ki saçma çünkü kürtaj hakkı bir sağlık meselesidir, tüketim meselesi değildir. Bu maddenin asıl hedefi, kürtaj yapan doktorların bilgi vermesini engellemek ve kürtaj yaptırmak isteyenleri vazgeçirmektir. Peki bu yasa ne zaman çıkarılmıştı? Haziran 1933’te, yani faşist Almanya’nın ilk yasalarından biriydi. Bu yasanın bugüne kadar temel olarak değiştirilmemiş olması, burjuva toplumun temel ilkelerinden birinin patriyarkal çekirdek aile olduğu ve ne olursa olsun korunması gerektiğini gösteriyor.
Ekim 2021’den beri iktidarda olan hükümet (Sosyal Demokrat Partisi, Yeşiller ve Hür Demokratik Parti’den oluşan koalisyon) 219a maddesini kaldıracağını ilan etti, hatta 10 Mart’ta kabine bunu somut bir şekilde meclise getirdi. Bunu kendi iradesiyle yapmadı tabii ki, bunun arkasında yıllardır süren bir mücadele yatıyor. Umuyoruz ki bu 218. maddenin kaldırılmasına da yol açacak ama bu doğrultuda bir adım henüz atmadılar.
“Kürtaj karşıtları sağcıların bir parçası ve sağcıların etkisi ne kadar artarsa, kürtaj hakkı da o kadar baskı altında kalıyor.”
Danışmanlık aşamasında kürtaj yaptırmak isteyen kadınlara yaklaşım nasıl oluyor? Vazgeçirmeye çalışıyorlar mı?
Bu durum hem bulunduğun yere hem de danışmanlık veren kuruma göre değişiyor. Ama yasal olarak, devlet tarafından tanınan her danışmanlık kurumunun kürtaj yaptırmak isteyenlere seans sonunda bir belge vermesi lazım ve bu belgeyle kürtajı yapacak doktora gidiliyor. Bu nedenle Katolik Kilisesi’ne bağlı olan kurumlar 2001’den beri artık devlet tarafından tanınmıyor çünkü bu kurumlar sadece danışmanlık hizmeti veriyor ancak gerekli belgeyi vermiyor. Bu arada aynı şey ertesi gün hapı için de geçerli, Katolik hastaneleri bu hapı vermiyor.
Bu danışmanlığı jinekologlar da verebilir. Genelde tarafsız bir şekilde, her şeyden önce kadınları muayene ediyorlar, ondan sonra kürtajın yöntemini anlatıyorlar. Sonrası için doğum kontrol yöntemleri de tavsiye edebiliyorlar. Ama mesela iki arkadaşım bana farklı durumlar anlattı. Bilimsel ve tarafsız bir danışmanlık vermek yerine onları vazgeçirmeye çalışmışlar. Hatta hamile kaldıkları için suçlamışlar, “Niye daha çok dikkat etmedin?” diye. Başka bir arkadaşıma, kürtaj yapan doktor hakaret bile etmiş ve kürtajın bir tür suç ve günah olduğunu söylemiş.
Bunların dışında tabii ki aile baskısı da olabilir ya da kadının partneri kürtaja zorlayabilir. Bu baskı altında kalan kadınlar kendilerini yalnız hissediyorlar. Ayrıca büyük şehirler ve daha kırsal bölgeler arasındaki farkı da unutmayalım. Bazı yerlerde, yüzlerce km dahilinde ne bir doktor ne de danışmanlık veren bir kurum bulunuyor. Amerika’da mesela radikal Hıristiyan gruplar, kürtaj yapan kliniklerin önünde kadınları bekleyip hakaret ediyor. Almanya’da da “pro-life hareketi” [ed.n. yaşam yanlısı anlamına gelen bu ifade kürtaj karşıtları için kullanılıyor] var, yani sözde hayatı korumak isteyenler. Bu açık bir şekilde radikal sağa bağlı bir hareket, mesela AfD [ed.n. sağ popülist Almanya İçin Alternatif Partisi] milletvekilli Beatrix von Storch bu hareketi destekliyor. Senede bir defa Berlin’de bir yürüyüş düzenliyorlar, yürüyüşte kürtajı Holokost’la eşitliyorlar ve buna “Babycaust” diyorlar. Yani demek istediğim şu: Bu kürtaj karşıtları sadece tek bir konuda aktif olan insanlar değil, bunlar sağcıların bir parçası ve sağcıların etkisi ne kadar artarsa, kürtaj hakkı da o kadar baskı altında kalıyor. Mesela tıp öğrencileri artık nasıl kürtaj yapılacağını okullarda öğrenemiyor. Ancak yurtdışında okuyanlar bunu öğrenip diğer öğrencilere anlatıyor. Bunun için bazı üniversitelerde atölyeler düzenliyorlar.
“Kürtajın politik boyutunu anlamak da gerekiyor. Sonuçta bizim hedefimiz sadece kürtaj hakkımızı savunmak değil; bütün kadınları patriyarkal, kapitalist, burjuva topluma karşı örgütlemek.”
Kürtajın yasak olduğu ülkelerde kadınların kürtaj için başka ülkelere gitmek zorunda kaldıklarını biliyoruz. Peki Almanya’daki kürtaj uygulamaları kadınları nasıl zorluyor (ekonomik, psikolojik vb. açılardan)?
Yukarıda dediğim gibi, Almanya’da kürtaj genel olarak yaptırılabilir, ama yaşadığın bölgede bir doktor ya da danışmanlık bulamayabilirsin. Bunun için ülke içinde seyahat etmen gerekebilir ve bunu kısıtlı bir zaman içinde organize etmen lazım. Yani sana destek veren bir aile ya da arkadaşların yoksa, bu büyük bir engel tabii ki. Ekonomik olarak aslında çok büyük engeller yok, çünkü maaşın belli bir sınırın altında kalırsa kürtajın ücretini sağlık sigortan karşılıyor. Ama o da tabii ki bürokratik bir masraf ve bunu zaten psikolojik olarak etkilenen kadınlar zor halledebiliyor. O yüzden birçok kadın sigortaya başvurmamak için kürtajını kendi ödüyor. Bunun fiyatı şu anda 200 ile 570 € arasında.
Psikolojik etkileri ortadan kaldırmaya yönelik pek bir destek yok, ancak iyi bir danışmana denk gelirsen sana yardımcı olabilir. Ama bence kürtaj tecrübesi, ne kadar bedeninle alakalı bir şey olsa da, kişisel bir sorun değil ve travması sadece psikoloğa giderek çözülmez. Bunun politik boyutunu anlamak da gerekiyor; öncellikle kendini yalnız hissetmemek ya da suçlamamak için ve aynı zamanda başka kadınlara dayanışma ve destek sunabilmek için. Sonuçta bizim hedefimiz sadece kürtaj hakkımızı savunmak değil; bütün kadınları patriyarkal, kapitalist, burjuva topluma karşı örgütlemek. Kendi tecrübemden biliyorum ki, bu durumu kişiselleştirmek yerine, bunu bir kadın hakları mücadelesi olarak görürsen, birçok kadınla birlikte direndiğini hissedebilirsin ve ne ailen, ne partnerin, ne muhafazakâr arkadaşların ne de dindar kurumlar seni kararından vazgeçirebilir.
“Kürtaj hakkımızı tamamen kazanabilmek için politik mücadeleye de odaklanmamız gerekiyor.”
Almanya’da kadın hareketi/feminist hareket kürtaj hakkı için nasıl çalışmalar yürütüyor?
Bunun çeşitli yöntemleri var ve kürtaj hakkını savunan kadın hareketi oldukça geniş. Bence o yüzden yeni hükümetimiz (uzun bir zamandan sonra ilk defa Hıristiyan Demokratlar hükümette değil) bu konuda geri adım attı. Birincisi, tabii ki haklarımızı sokaklarda savunmak ve kürtaj karşıtı yürüyüşleri engellemek. Onun dışında çok pratik dayanışma yöntemleri var, mesela kürtaj yapan doktorları bir listede toparlayıp kız kardeşlerinle paylaşmak gibi. Ya da az önce bahsettiğim tıp öğrencilerinin düzenlediği atölyeler gibi. Bunların hepsi kadınların sesini yükselten ve zor durumda kalanlara yardımcı olan yöntemler. Ve bildiğiniz gibi, Almanya’nın komşusu Polonya geçen sene kürtaj hakkını neredeyse tamamen kaldırdı. Şimdi Polonya’dan gelen, kürtaj yaptırmak isteyen kadınları destekleyen gruplar ortaya çıkıyor, bunlardan biri sınıra yakın olan Leipzig şehrinde aktif. Bunlar STK gibi görünebilirler ama fiilen yasadışı bir faaliyet yürütüyorlar. Kürtaj hakkımızı tamamen kazanabilmek için politik mücadeleye de odaklanmamız gerekiyor ama bence şu anda gayet iyi bir yoldayız.