Merhaba Kadın Dayanışması okurları. Ben ofis çalışanı bir kız kardeşiniz olarak yazıyorum.
Pandemiyle birlikte derinleşen ekonomik kriz ve beraberinde gelen yıkım, toplumun tüm kesimlerini etkilerken biz çalışanların yükünü daha fazla artırdı. Özellikle son dönemde bitmek bilmeyen zamlar, temel tüketim maddelerine bile erişimi büyük oranda zorlaştırdı.
İşyerimizde yapılan son toplantının gündemleri, ülkede yaşanan krizin işçilere nasıl fatura edildiğinin kanıtı gibi. İşveren elindeki kâğıda bizim bir hafta boyunca kullandığımız su, kahve, tuvalet kâğıdı vb. miktarını yüzü kızarmadan tek tek okudu. Biz ilk başta durumu kavramakta zorlandık. “Bu kadar da değil, şakadır” diye düşündük. Fakat bir müddet sonra durumun şaka değil gerçek olduğunu kavrayabildik. Neymiş, bizim bir haftalık içme suyu masrafımız 600 TL imiş, bir günde yarım kilo kahve içiyormuşuz. İçimden “Yazıklar olsun bize, ne masraflı ne müsrif çalışanlarız. Yemek de vermeyin ne gerek var, evden ekmek arası getirip yiyelim. Neyimize yetmiyor, maazallah işyeri bizim yüzümüzden batar” diye geçirdim 🙂 Toplantı sonlanırken yine aynı nakarat söylendi: “Aynı gemideyiz, bu zor günler fedakârlıkla geçecek.” Toplantı sonrası kafamızda deli sorular. Acaba haklı mı? Gerçekten de o kadar zararlı çalışanlar mıyız?
Ne işveren haklı ne de bu ekonomik krizin sebebi biziz. Bizden gıda tüketimimizi azaltmamızı talep eden, fedakârlıktan bahseden işverenler sıra kendilerine gelince tamamıyla kör, sağır, dilsiz oluveriyorlar. Daha bir hafta önce yazlık alan, bununla da yetinmeyip otomobil modelini yükselten bizim patronlar değil miydi? Yahu biz evi geçtik, eve bir haftalık yiyecek alamıyoruz, alırken bile neler çekiyoruz. Kendilerine gelince her şey zamlandı… E bizim maaşlar hâlâ aynı! Biz uzayda mı yaşıyoruz, bu pahalılık bizleri etkilemiyor mu? Neden bizim maaşlarımız yaşanan bu pahalılık karşısında yükseltilmiyor? Neden yol paramız artırılmıyor?
1 Mayıs’ta alanlara çıkmamızın, taleplerimizi haykırmamızın, birlikte yan yana yürümemizin birçok sebebi var. Yaşam koşullarımızı daha da aşağı çeken, bizi sefalet koşullarına şükretmeye mecbur bırakan, bizden sürekli fedakârlık bekleyen bu gidişe birlikte dur deme zamanı çoktan geldi. Biz kendimizden, çocuğumuzdan, hayatımızdan kısmak istemiyoruz; sizin yarattığınız ekonomik krizin bedelini biz ödemeyeceğiz! Kârlarınızla, servetinizle krizin faturasını siz ödeyin!
Krizin faturası patronlara!
“Emeğimiz bizim” demek için bu 1 Mayıs’ta da alanlarda olacağız!
İpek (Ofis çalışanı)