yakın zamanda Beyoğlu Belediyesi’ne bağlı Fetihtepe Mahallesi sakinlerinin kentsel dönüşüm bahanesiyle evlerinden edilmeye çalışıldığını öğrendik. mahallelinin elektriğini, suyunu, doğalgazını kestiler ki evlerini terk etsinler. mahalle sakinleri de çok haklı bir şekilde direnmeye başladı. bu mücadelenin önemini ortaya koymak, direnen mahalleliye destek olmak gerektiği çok açık.
bir lgbtia+ olarak bu hadise bana çok tanıdık geliyor diyerek başlamak isterim söze. biz -başta trans seks işçileri olmak üzere lgbtia+lar olarak- söyleyebiliriz ki sermaye uğruna yerlerimizden edilmenin ne demek olduğunu iyi biliriz. biz genç lubunyalar, eskilerden Ülker Sokak’ın, Pürtelaş’ın, Zürafa’nın, Esat-Eryaman’ın anlatılarıyla serpildik, büyüdük, politize olduk.
tüm bunlar arasında mücadelemiz içinde nesilden nesle aktarılan çok önemli bir hafıza Ülker Sokak. İstanbul çokça göç alan bir metropol olduğu için şehrin belli yerlerinde belli kimliksel ortaklıklara dayanan alt kültürlerin oluşması oldukça olağan. şehrin çeşitli bölgelerinde aynı yerden göçmüş halkların kurduğu mahalleler mevcut olduğu gibi yerli gayrimüslimlerin kurdukları semtler de mevcut(tu) mesela. Ülker’deki ortaklık ise cinsiyet ve cinsel yönelim ortaklığından kurulmuş. mahalle sakinleri ağırlıklı olarak travestiydi ve seks işçiliği yapıyorlardı. buradaki alt kültürün ilga edilmesinde de pek tabii ki bu “marjinallik” bahane edildi.
1996’da Un-Habitat adlı konferans düzenleme hazırlıkları var İstanbul’da, konferansın gündemi ise “herkes için konut”. peki bu herkes kim? “herkes” deniyordu denmesine ama o “herkes”in içinde travestiler yoktu belli ki. KaosGL ile yaptığı röportajda Hortum Süleyman’dan bahseder Esmeray -o dönemi yaşayanlardan, sokağın sakinlerinden biridir kendisi. İstanbul’u temizleme operasyonu yapılacağının; sokak çocuklarını, travestileri, tinercileri temizleyeceklerinin gıybetini aldıklarını anlatır. bu gıybetin ulaşmasından hemen sonra başlar Ülker’deki sıkıyönetim. Süleyman “hortum” lakabını sürekli sürekli gözaltına aldırdığı travestilere hortum kullanarak işkence ett(ird)iği için kazanır mesela. işkence sonrası çırılçıplak hâlde transların şehir dışına atıldığı bile olur. polis baskısının ciddi şekilde arttığı, ülkücü çetelerin sokağa dadandığı; koli alabilmek, polisten kaçmak için türlü oyunlar, dolaplar çevirdikleri, yöntemler icat ettikleri anlatılır. en son gelinen noktada ise kapılar balyozlarla kırılır, evler kundaklanır, eşyalar sokağa atılır. sonuç olarak 13 trans katledilmiştir ve travestilerin sokağı terk etmesi sağlandığı gibi Ülker ranta açılmıştır.
hakeza bugün hâlâ davası devam eden bir Esat-Eryaman mevzusu var Ankara’da yaşanmış olan. şehrin merkezi yerlerinden çete baskısı yüzünden ücra köşelere göç ettirilmiş olan transların yaşadığı yerlerdir Esat ve Eryaman. daha kimsecikler yaşamazken zoraki göç ettirildikleri bu yerlere inşaat firmalarının “şahane” konutlar dikmesiyle birlikte travesti meskenleri görüntü kirliliği olarak görülmeye başlar. yine, çeteler devreye sokulur; translar kurşunlanır, saldırılara uğrar, işkence görürler. tüm bunları göğsünü gere gere röportaj vererek gazetelere anlatan Şemmus Taşdemir gibileri cezasız bırakılır. tüm şikâyetlere, dilekçelere, açılan davalara karşın inşaat firmalarından para alan bu çeteler yargıda aklanır, devlet tarafından korunur.
bugün ise hedefte Bayram Sokak var, Fetihtepe var, parklar, bahçeler, deprem tahliye alanları, ormanlar var. ağırlıklı inşaat sektörüne eğilmiş olan Türk sermayesinin yakıp yıkacağı, yeniden yapacağı, pahalıya satacağı; gökdelen, alışveriş merkezi, otel yapacağı; ranta açacağı alan lazım değil mi? doğaya mı kıysalar, trans seks işçisinin getto‘sunu mu dağıtsalar, fakirin gecekondusunu mu kentsel dönüşüme soksalar? sonuç: ormanlar yakılsın otel dikilsin, deprem toplanma alanlarına AVM yapılsın, Zürafa Sokak elitlere eğlence mekânları ile donatılsın… Küçük Bayram’daki, Fetihtepe’deki direnişlerin anlamı tam da burada. bakan Nebati’nin “dar gelirliler hariç…” derken ne demek istediği çok daha iyi anlaşılmıyor mu? bizleri yerlerimizden, zar zor kurduğumuz evlerimizden, daracık güvenli alanlarımızdan kovup sermayeye para kazandıracaklar işte!