25 Kasım vesilesiyle İran’da bir grup kadın aktivistin Instagram’da Blackfishvoice sayfasında yayımlanan dördüncü duyurusunun çevirisini okurlarımızla paylaşıyoruz.
Çeviri: Kadın Dayanışması
25 Kasım’a (Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü) yaklaşırken İran halkının ülke çapındaki isyanı (Jina ayaklanması) üçüncü ayına girdi. Ayaklanma, Jina (Mahsa) Amini’nin gözaltı merkezinde devlet tarafından öldürülmesiyle ateşlendi ve ardından ulusların, etnik grupların, ötekileştirilmiş kesimlerin ve azınlıkların dayanışmasının benzersiz tezahürlerini yarattı.
Kadın sorununu, toplumsal cinsiyeti ve cinsel baskıyı ulusal hareketin en önemli meselelerinden biri haline getiren bir başkaldırı yaşanmakta.
Kürdistan’da başlayan ve tüm İran’a yayılan, ana sloganı “Kadın, Yaşam, Özgürlük” olan bir başkaldırının şanlı günlerini yaşıyoruz. Khodanour’un ve ona uygulanan baskının tüm İran sokaklarında ve üniversitelerinde anıldığı ve Faezeh Barahoui’nin artık Zahidan’dan tanınmayan herhangi bir Beluci kadını olmadığı şanlı günler. Jina, Nika, Hadis, Sarina, Kian ve kaybettiğimiz tüm canlar için ağladığımız, ayaklanmanın zaferine kadar devam etmeye yemin ettiğimiz günler. İslam Cumhuriyeti’nin bekası uğruna kadınlara, erkeklere, çocuklara ve gençlere karşı uyguladığı dayanılmaz şiddete tüm dünyanın tanık olduğu günler.
Kadınlar, İslam Cumhuriyeti tarafından her zamankinden daha sistematik bir şekilde şiddetin kurbanı olurken, bu şanlı ayaklanma ve devrim günlerini Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü (25 Kasım) ile ilişkilendiriyoruz. Baskı güçleri protestocu kadınları hem sokaklarda hem de gözaltı merkezlerinde küstahça taciz ediyor, kadınları sokağa çıkmalarını engelleyeceği yanılsamasıyla cinsel küfürlerle aşağılıyor. İslam Cumhuriyeti iktidara geldiğinden beri zorunlu başörtüsüne karşı çıkan kadınları kaba sözlerle ve sokak şiddetiyle bastırdı. Ancak sistematik şiddet kadınları sokaklara çıkmaktan caydırmadı, aksine onları protestoya ve isyan etmeye daha kararlı hale getirdi.
Bugün başörtüsünü çıkarıp neşeyle ateşe atan kadınlar, zorunlu başörtüsünü protesto etme ve seçim yapma özgürlüğü hakkını savunmanın ötesinde, 40 yıllık sistematik baskıyı, ayrımcılığı ve eşitsizliği de protesto ediyor. Zorunlu başörtüsü protestosu bunun en çıplak tezahürü olsa da, kadınların uğrunda mücadele ettiği tek şiddet bu değil. Bütün bu yıllar boyunca İslam Cumhuriyeti sistematik olarak kadınları farklı alanlardan dışlamış veya toplumdaki varlıklarını sınırlamıştır.
Kadınların iş fırsatlarına eşit olmayan erişimi, kadınlar ve erkekler arasındaki çift haneli ücret farkı, çocuk yaşta evliliklerin teşvik edilmesi, kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişiminin sınırlandırılması ve bundan mahrum bırakılmaları, kürtajın suç sayılması, namus cinayetlerinin hukuken hoş görülmesi, kadınların birçok spor etkinliğinden veya stadyumdan dışlanmaları veya kısıtlayıcı giysiler giymeye zorlanmaları… Ve kadına yönelik şiddetin evden sokağa, işyerine yayılmasına neden olan diğer ayrımcı kurallar, tüm bu yıllar boyunca kadınların maruz kaldığı sistematik şiddetin yalnızca bir parçasıdır. Nitekim kadınlar; sınıfsal, etnik, ulusal ve dinsel kökenlerine bağlı olarak bu şiddetten farklı paylar almıştır.
Diktatörlüğe karşı savaşan ve öldürülen kadınların anıldığı 25 Kasım arifesinde, kuzeyden güneye, doğudan batıya tüm yurtta, sokak ortasında kardeşlerimizle birlikte, adil ve eşit bir topluma ulaşmayı ve kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığı ortadan kaldırana kadar geri adım atmamayı bir kez daha taahhüt ediyoruz.
– Sınıf, cinsiyet, cinsel yönelim, etnik/ulusal, din ve engellilik ayrımcılığı dahil her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırıldığı bir toplum için.
– Din, zümre veya devletin hayatımızda hiçbir otoritesinin olmadığı laik bir toplum için. Kamusal alan dini meselelerden ayrıdır ve bir dine diğerlerinin üzerinde üstünlük veya imtiyaz tanınamaz. Ayrıca din, mevzuatta hiçbir rolü olmayan kişisel bir meseledir.
– Kapitalizmin çıkar peşinde koşan ilişkilerinden ve çevresel kaynakların yağmalanması ve aşırı tüketiminden arınmış bir toplum için.
– Parasız ve kaliteli eğitimin her düzeyde ve herkes için erişilebilir olduğu bir toplum için.
– Herkesin parasız ve kaliteli sosyal hizmetlere (anaokulu, yemekhane, sağlık ve tıp hizmetleri vb.) sahip olduğu bir toplum için.
– Güvenli ve insanca çalışma koşullarında, yeterli ücretle, herkese uygun işin olduğu bir toplum için. Tüm insanlar kendine uygun ve ücretsiz sağlık sigortasına sahip olmalıdır. İş arayanlar, engelliler ve üretimde kilit rol oynayan “ev kadını” sıfatındaki kadınlar işsizlik ve sosyal yardım sigortasına sahip olmalıdır.
– Dernek kurma, örgütlenme ve gösteri yapma hakkının tanındığı bir toplum için.
Hâlâ savaşın ve mücadelenin ortasındayız.
Ülke içinden bir grup kadın aktivist
20 Kasım 2022