İstanbul’da 2017 yılından bu yana özel bir hastanede acil hemşiresi olarak çalışan 24 yaşındaki kadın sağlık emekçisi arkadaşımızla çalışma koşulları, sağlık sektöründeki krizin çalışma koşullarına yansımaları ve maruz kaldıkları şiddet üzerine konuştuk.
Merhaba, öncelikle bize biraz hastanedeki çalışma koşullarından bahseder misin?
Çalışma koşulları çok zor, çok düşük maaşlarla ve çok yoğun şekilde çalışıyoruz. Hak arama konusunda hiçbir şeyimiz yok, özlük hiçbir hakkımız yok. Hastane yönetimine ücretlerimiz konusunda gittiğimizde “Beğenmiyorsanız çıkın,” diyorlar. Hasta sayısı çok fazla, daha çok hemşireyle çalışalım vs. dediğimizde “Çok hasta gelmezse maaşınızı alamazsınız” gibi tehditvari konuşmalar yapıyorlar.
Dışarıdan bakıldığında hemşire olarak bizlerin yüksek meblağlara çalıştığımız sanılıyor, öyle düşünüyor ve öyle biliyorlar. Fakat asgari ücrete çok yakın, asgari ücret seviyesinde bir ücrete çalışıyoruz. Mesleğimiz bunu hak etmiyor. Zaten ülkede kirası, faturası, yiyeceği, içeceği, her şey çok pahalı. Aldığımız ücretler hiçbir şeye yetmiyor.
Çalışma saatlerin nasıl?
Ayda 240 saate yakın çalışıyorum. 24 saat çalışıyorum, gün aşırı gece çalışıyorum. Gece çalışmalarım 14 saat oluyor. Ek mesailerimiz de oluyor; bazen gitmek zorunda kaldığımız, zorunda bırakıldığımız da oluyor.
Örneğin şu an nöbette 2. günüm ve yarın da nöbete gideceğim, 3 gece üst üste yani… Sonunda mutlaka sağlık problemiyle karşılaşıyoruz. Acilde çok yoğun ve sürekli sirkülasyon halinde çalışıyoruz. Vücut direncimiz düştüğü için artık baş ağrıları daha çok yaşıyoruz, grip ve salgın hastalıklara daha çabuk yakalanıyoruz.
Hastane yönetiminin tutumu nasıl?
Hastane yönetimi rutin işveren… Yani bizlerle diyaloğa girmek yerine sadece sorunlarımızı dinlemeyi tercih ediyorlar. Son iki yıldır farklı bir kurumla çalışıyoruz. Daha önce patronlarımız hastane sahipleri dahil bizi dinlerlerdi, butik bir hastaneydi. Şimdi daha kurumsal olduğu için bizleri dinlemek yerine, “Baş hemşire var, siz direkt bana gelemezsiniz. Sizin sorumlunuz var; önce ona ileteceksiniz, o bana gelecek,” diyorlar.
Sağlık sistemindeki kriz sizi nasıl etkiledi?
Randevu yoğunluğu açısından çok etkiledi. Yani hastalar gündüzleri poliklinik muayenesi için randevu alamıyorlar. Acil servise gittiklerinde de muayene süresi çok kısa olduğu için doktorlar muayene dahi edemiyorlar; hastanın yüzüne bakıyorlar, yani şikâyetine göre ilaç yazıyorlar sadece. Bu durumda hastalar tedavi olabilmek, bir çözüm bulabilmek için özel hastaneleri tercih ediyorlar. Bu şekilde özel hastanelerde yığılma oluyor, çalışan kişi sayısı az olduğu için de çok yorucu oluyor.
Hastaların yaklaşımı nasıl?
Özel sektör olduğu için gelen hastalar özellikle “Biz buraya para verdik, herkes bizim her istediğimizi yapacak” şeklinde yaklaşıyorlar ve çok fazla hakaretleri oluyor bu şekilde.
Sağlıkta şiddet konusu bir süredir ülke gündeminde. Bu sene mayıs ayında kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesini de içeren bir kanun teklifi TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Tabii ki şiddet vakaları son bulmadı. En son yayınlanan Sağlık-Sen raporunda, ekim ayında yaşanan sağlıkta şiddet olaylarında 36 sağlık çalışanın şiddete maruz kaldığı söyleniyor. Sen şiddete maruz kaldın mı, nasıl vakalarla karşılaştın?
Maruz kalıyoruz tabii ki. Örnek veriyorum, en basitinden küçük bir kız çocuğuna damar yolu açmak istiyoruz ki çocukların damar yolu ince ve zor bulunur. Bir deniyorsun, ki bunu başta aileye söylüyoruz, “Çocukların damar yolu zor bulunur, uğraştırıcıdır. 2-3 defa deneyeceğim, olmazsa doktorla görüşeceğiz,” vs. diyoruz. Daha ilkini yaparken, yani çocuğun damarında hareket ettiriyorsun iğneyi, ki bu hatalı bir durum değil, orada arkadaşlarımızı ittirip düşürenler oluyor. İğneyi kendileri çıkarmak isteyenler, küfür edenler, elindekini fırlatanlar çok var. Sıra tartışmaları oluyor. Sözlü olarak, yani hakaret ederek, “Paramla seni bile satın alırım, sen kimsin?” diyerek argo kelimeler kullanıyorlar. “Siz kimsiniz, hiçbir şey bilmiyorsunuz,” diyorlar.
Tüm sağlık çalışanları maruz kalıyor, fakat kadın sağlık çalışanlarının daha fazla maruz kaldığını görüyoruz. Senin deneyimlerin neler?
Kadın olmak zaten başlı başına zor. Bir sağlıkçı olduğunda da farklı zorlukları oluyor. Örnek veriyorum, erkek hastalara müdahale esnasında onların tacizleri, dokunmaları oluyor. Özellikle “Şu bayan hemşire dikiş atsın, şu bayan hemşire pansuman yapsın,” gibi muhabbetler sıklıkla yaşanıyor. Bunlar tabii ki üzücü şeyler.
Sence erkek sağlık çalışanlarıyla farklı muameleye maruz kalıyor musunuz?
Tabii ki. Örnek veriyorum, hasta bana çok rahatlıkla hakaret ederken karşısındaki erkekse hakaret etme konusunda kendisini geri çekebiliyor. Çünkü onun cevap vereceğine ve fiziksel olarak gücünün daha fazla olduğuna inanıyor. Örneğin bir hasta benimle çok rahat bir şekilde kavga edebilirken ses tonundan çekindiği için bunu erkek hemşireye yapamıyor.
Bizimle paylaştığın bilgiler için çok teşekkür ederiz.
İllüstrasyon: John Holcroft