AKP, MHP ve BBP’den 336 milletvekili imzasıyla TBMM’ye sunulan teklif, anayasanın 24. ve 41. maddelerini değiştirmeyi öneriyor. Değişikliğin referandum olmadan geçmesi için en az 400, referandum için ise 360 milletvekilinin oyu gerekiyor. Başörtüsü, evlilik ve aile üzerinden kadınların ve lgbti+ların haklarına dönük bir saldırı anlamına gelen değişiklik için Altılı Masa’nın şu ana kadarki eğilimi çoğunlukla kabul etme yönünde. Yani Altılı Masa muhalefeti, erkek egemen siyaseti sürdürerek AKP-MHP çizgisinden pek de farklı bir tutum almıyor.
“Din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24. madde için önerilen değişiklik, kadınları başörtülü ve başörtüsüz olarak ayırarak ayrımcılık yaptığı gibi temel hak ve özgürlükleri güvence altına almak bir yana “dini inanç sebebiyle” diyerek kısıtlıyor; üstelik başörtülü kadınların eğitim ve çalışma haklarını seçim malzemesi haline de getiriyor. Zaten önerilen diğer değişiklik, arka plandaki niyeti doğrudan açığa çıkarıyor. “Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. maddede ailenin tanımı için “yalnızca kadın ve erkek olmak üzere iki farklı cinsiyetten bireylerin birbiriyle evlenerek evlilik birliğini oluşturabilmesi, bunun dışındaki hiçbir birlikteliğin evlilik birliği olarak kabul edilmemesi” ifadesi öneriliyor. Gerekçe olarak “aile ve evlilik kurumunun her türlü tehlike, tehdit, saldırı, çürüme ve sapkın akımların dayatmalarına karşı korunması” amacı gösteriliyor. İktidar apaçıkça şunu söylüyor: “Lgbti+ları yok saymaya, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığa, muhafazakâr politikaları ‘kutsal aile’ kisvesi altında sürdürmeye, her türlü eşitsizliği ve istismarı bu çatı altında görünmezleştirmeye ve kadınları aileye hapsetmeye devam edeceğiz.”
Hazırlanırken hiçbir kadının, lgbti+nın, ilgili kurum ve örgütün görüşü alınmayan bu değişiklik tekliflerine kadınlar olarak esastan karşı çıkıyoruz. Peki neden? Çünkü temel hak ve özgürlüklerimizin dini herhangi bir referansla oluşturulmasına ve birer seçim malzemesi yapılmasına itiraz ediyoruz. Emeğimize, bedenimize ve kimliğimize yönelik saldırıları ve bunlar üzerindeki her türlü tahakkümü reddediyoruz. Bu teklifin toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirmeyi hedeflediğini görüyoruz. AKP iktidarı ailenin düzenini korumak için kadınları ev içi köleliğe mahkûm etmeye çalışan yasa ve düzenlemeleri zaten yıllardır uyguladı, uygulamayı denedi. “En az üç çocuk” gibi akıllara kazınan söylemleri de iktidarı boyunca hiç eksik etmedi. Şimdi ise doğrudan kadın bedeni üzerinde tahakküme ve lgbti+lara dönük nefret söylemine dayalı bir anayasa değişikliği yoluyla bir saldırıyla karşı karşıyayız.
Aileyi ve sermayeyi değil kadınları güçlendirecek; bizleri eve hapseden değil iş hayatına eşit ve güvenceli bir şekilde katılmamızı sağlayacak ve ev içi emeği toplumsallaştıracak yasalara ihtiyacımız var. Emekten, kadından, doğadan yana; cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dönük ayrımcılık içermeyen; tüm demokratik haklarımızı güvence altına alan bir anayasaya ihtiyacımız var! Ancak bunların gerçekleşmesi için ne Tek Adam rejimine ne de düzen muhalefetine güvenebiliriz. Böyle bir anayasa ancak kadınların, lgbti+ların, emek örgütlerinin asli unsurlar olarak yer aldığı bağımsız ve egemen bir kurucu meclis tarafından hazırlanabilir. Çünkü haklarımız tek garantisi, erkek egemen kapitalist sisteme karşı mücadele eden bizleriz.