Kadınların iş hayatında karşı karşıya kaldıkları taciz, mobbing, ücret eşitsizliği ve ayrımcılık gibi sorunlarla mücadelede kazanım elde etmeleri için en önemli araçlardan biri sendika. Ancak sendikalar da patriyarkal sistemden muaf yapılar değil, dolayısıyla sendikalarda toplumsal cinsiyet eşitliği tüm dünyada kadın hareketinin önemli gündemlerinden biri.
Dünya genelinde kadınların sendika içi örgütlenmeleri çeşitli yöntemler izlemekte ve farklı araçlar kullanmakta ancak değişmez olan gerçek şu: Sendikalarda da işyerlerinde de koşullarımız erkeklerle eşit değil! Bir yandan kapitalist sistemin kayıtdışı ve ucuz işgücü olmalarından, bir yandan da patriyarkanın dayattığı karşılıksız ev içi emek yükümlülüğünden dolayı kadınlar istihdama katılımda erkeklerle aynı olanaklara sahip olamıyor. Aynı zamanda kadınlarla erkekler arasında ücret eşitsizliği söz konusu ve kadınların sendikalaşma oranı daha düşük. Sendikalarda bağımsız kadın örgütlenmesi ve faaliyeti ihtiyacı işte burada yatıyor. Hak ve taleplerimizi sendikaların gündemine getirmek ve bu doğrultuda harekete geçirmek için kadınların sendikalarda örgütlenmesi hayati önemde.
İşyerlerinde kadına yönelik şiddet ve tacizin önlenmesinden sendikalar da sorumlu ve bu doğrultuda kurulacak kurulların kadınlar tarafından eşit temsil edilmesi, kadının beyanını esas alması ve etkin şekilde işleyen mekanizmalara dönüştürülmesi gerekiyor. Bu kapsamda ILO 190 Sözleşmesi’nin imzalanıp etkin şekilde uygulanabilmesi için sendikalara da büyük bir rol düşüyor. Eşdeğer işe eşit ücret, regl izni ve sadece kadın değil tüm işçiler için parasız ve ulaşılabilir kreş de kadınların doğrudan dahil olması gereken toplu iş sözleşmesi süreçlerinde hedeflediğimiz başlıca talepler arasında.
Sendikalarda kadın örgütlenmesinin önündeki engeller sadece patriyarkayla sınırlı değil. Sendika bürokrasisi, tüm işçiler için olduğu gibi kadın işçiler için de mücadele edilmesi gereken bir olgu. Dolayısıyla bu girift mücadelede sendikalarda işçi demokrasisini savunurken, kadın işçilerin talep ve ihtiyaçları dışarıda bırakılamaz. Sendikaların patriyarkal yapısını ortadan kaldırmak için toplumsal cinsiyet eşitliği birimleri, disiplin kurulları, mobbing ve tacizi önlemeye yönelik işyeri kurulları gibi araçları işler hale getirmek, bununla birlikte eşit temsil ve kadın kotası gibi uygulamaları sendika tüzüklerine yerleştirmek gerekiyor. Ancak bu şekilde kadınların karar alma, denetleme, yönetme ve politika üretme süreçlerine eşit şekilde katılmaları sağlanabilir.
Yakın zamanda sendikalarda toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde ileriye doğru atılan bir adıma yakından tanık olduk. 22 Ocak’taki DİSK Genel-İş 1 No’lu şube seçimlerini, eşit temsil ilkesini savunan ve sendikalarda kadın taleplerini görünür kılan Nazan Gevher Çam Ay ve yol arkadaşları kazandı. Erkek egemen bürokrasinin ise hem işçi demokrasisini hem de toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan kadın bir öncü işçinin başkan seçildiği böylesi bir yönetime karşı cevabı, antidemokratik yöntemlere başvurmak oldu. Sendika genel merkezi, Kartal Belediyesi’ni 1 No’lu şubeden ayırarak işçilerin iradesini yok saydı. Nazan ve yol arkadaşları, Mor Liste sürecinden itibaren Kadıköy’le sınırlı kalmayıp Kartal Belediyesi’ndeki kadın işçilerle sürekli temas halinde olmuş, Kartal’daki kadın örgütlülüğünü artırmaya çalışmış ve seçim sürecinde bu doğrultuda da çalışma yürütmüşlerdi. Nazan, 2019’daki seçimlerde aday olan Mor Liste’nin de bir parçasıydı. Mor Liste ekibi, o zamanki seçimi kazanmasa da kadın işçilerin taleplerini gündeme getirmeye devam etmiş ve Kadıköy Belediyesi’yle yapılan toplu iş sözleşmesine İstanbul Sözleşmesi’nin tanınması, regl izni, parasız kreş gibi maddeleri ekletmeyi başarmıştı. Dolayısıyla bir yandan erkek egemen sendikal anlayışa meydan okuyan, bir yandan da kadın hareketi ile emek hareketi arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaya çalışan bu mücadele bizler için önemli bir örnek teşkil ediyor.