İranlı sosyalist feminist aktivist Fatemeh Masjedi İran’daki güncel duruma ilişkin değerlendirmelerini kadindayanismasi.net okurları için yazıyor. Masjedi, bu yazısında İran’da kız çocuklarına yönelik kimyasal saldırıları aktarıyor ve uluslararası dayanışma ihtiyacından bahsediyor.
Çeviri: Kadın Dayanışması
Kadınlara yönelik devlet şiddeti, toplum içinde bedenlerini temsil eden ve başörtüsünü çıkaranlara dönük baskılardan kız çocuklarının okullarda kimyasal saldırıyla zehirlenerek hayatlarının tehlikeye atılmasına dönüştü. Mevcut devrimin karar verici ve motor gücü olan genç kadınlar faşist, terörist ve İslamcı muhafazakârların doğrudan hedefi haline gelmiş durumdalar. Ahlak polisi ve emniyet güçleriyle sokaklarda yedi aylık mücadeleden sonra genç kadın devrimciler şimdi de farklı şehirlerde yeni kolektif dans eylemlerine başladılar.
Kimyasal saldırılar bizi devrimde yeni bir aşamaya getirdi. Devletin bilinmeyen terörist aktörleri, 28’den fazla şehirde (özellikle çoğu kentsel ve bazıları kırsal alanlarda) kimyasal saldırı düzenleyerek okullarda kız çocuklarını, birkaç oğlan çocuğunu ve üniversitelerin kadın öğrenci yurtlarındaki öğrencileri zehirledi. Özellikle Huzistan (güneybatı), Kürdistan (kuzeybatı) ve Belucistan’da (güneydoğu) olmak üzere gençlere dönük süregelen tutuklama ve işkencelere ek olarak bu saldırılar, tam anlamıyla adaletsiz bir savaş anlamına geliyor.
Kadınların solunum ve sinir sistemini felç eden ve genel sağlık durumlarında uzun süreli etkileri olabilecek bir kimyasal saldırıya başvuruyorlar. Şu ana kadar Kum’da bir kız çocuğu ve Kamyaran’da (Kürdistan) bir oğlan çocuğu zehirlenerek hayatını kaybetti. Daha pek çok öğrenci tıbbi tedavi görmekte, bazılarının bacakları felç oldu. Bu durum öğretmen sendikaları, üniversite fakülte kurumları, farklı sektörlerden işçiler, öğrencilerin aileleri ve kadın aktivistler nezdinde ciddi bir kaygı yaratarak onları sokağa döktü. Kürdistan’daki zehirleme saldırısının ardından halk sokağa çıktı ve yerel dükkân sahipleri greve çıktı. Ülke genelinde, dördü aşkın ay boyunca 300’den fazla okulda 13 binden fazla öğrenci zehirlendi.
Devlet görevlileri ve eğitim bakanlığı, saldırıları durdurmaya yönelik herhangi bir sorumluluk üstlenmiyor. Aksine, öğrencilerin gündelik sivil itaatsizlik ve baş örtüsünü çıkarma eylemleri üzerindeki kontrol ve tehditler artmış durumda. Çocukların aileleri, çocuklarına yönelik bu yeni saldırgan stratejinin devlet düzeyinde gerçekleştiğini düşünüyor: “Kızlarımız, kimyasal saldırıdan önceki gün okulda ‘Kadın Yaşam Özgürlük’ sloganı atmışlardı. Ve şimdi devlet onları zehirleyerek cezalandırıyor.” Kimyasal saldırının diğer yerlerden üç ay önce gerçekleştiği Kum şehrinden bir aktarım şu şekilde: “Kızlarımızı hastaneye götürdüğümüzde emniyet güçleri hastaneye doluşup hemşireler ve doktorlarla iletişim kurmamızı engelledi. Güvenlik güçleri, kameraların önünde kızlarımızın sağlık durumu hakkında devletin gazetecilerine röportaj verip giden bir sahte doktor ayarladı. Güvenlik güçleri tüm hastanelerin personelini denetliyor ve hastanede bulunan ailelerin yanı sıra diğer hastane personelini kontrol edip raporlaması için temizlik işçilerine para veriyor. Bu güvenlik güçleri, ailelerin kan tahlillerini takip etmesine bile izin vermiyor.”
Bu saldırılar Newroz ve bahar tatillerinde iki haftalığına durmuştu. Ancak tatilin hemen ardından, okulların açılmasıyla birlikte kimyasal saldırı tekrar başladı. Dahası, geçen hafta Afganistan’da İslamcı Taliban okullara saldırdı ve okulları ateşe verdi.
Çocuklara yönelik bu suçların soruşturulması için uluslararası insan hakları örgütleri harekete geçmedi. İran’daki İslamcı ve muhafazakârların yanı sıra Afganistan’daki suç ortaklarının çocuklara dönük saldırılarına karşı dayanışma içinde olmak için uluslararası toplulukların acil bir çağrıda bulunması gerekiyor. Aksi halde, uluslararası topluluklar bu saldırılara göz yumdukça, küresel düzeyde sıra başkalarına da gelecek.