6 Şubat 2023’te saat 04:17’de gerçekleşen ve 11 ili etkileyen Kahramanmaraş depremleri milyonlarca insanın hayatı üzerinde derin bir yıkım yarattı. Resmi açıklamalara göre depremde can kaybımızın 50 bin olduğu söylendi. Lakin veriler can kaybının çok daha fazla olduğunu ortaya çıkardı. Hâlâ yakınlarının cesedini bulamayan yüzlerce insan var. Binlerce insanımız da uzuvlarını kaybetti. Milyonlarca insan yaşama tekrar tutunabilmek için başka şehirlere göç etti. Bölgeden ayrılmak istemeyen halkı büyük bir belirsizlik ve korku sarmış durumda. Deprem bölgesindeki insanlar öylesine büyük bir yıkım yaşadılar ki etkisi uzun süre devem edecek boyutta.
Devletin yetersizliği ve halkın seferberliği
Depremin üzerinden bir yıl geçti. Fakat hükümet deprem bölgesindeki sorunları çözmek bir yana, sorunları derinleştirmekten başka bir şey yapmadı. Yetkililerin organizasyon konusundaki beceriksizliği yüzünden arama-kurtarma çalışmaları depremden günler sonra bile ağır aksak ilerledi. Çalışmalar çok kısıtlı alanda yetersiz kadro ve ekipmanla yürütüldü. Birçok depremzede günlerce göçük altında kurtarılmayı bekledi. Bu bekleyiş yüzünden can kayıpları her geçen gün arttı. Devlet afet yönetiminde ciddi bir koordinasyonsuzluk yaşadı. Arama-kurtarma ekipleri doğru yönlendirilmedi. Yardımlar ihtiyaç sahibi bölgelere zamanında ulaştırılamadı. Barınma, gıda ve sağlık hizmetleri konusunda insani kriz yaşandı.
Depremde en büyük yıkımı yaşayan Antakya’da insanlar üç gün boyunca kaderlerine terk edildi. Şehir koca bir enkaz yığınına döndü, binlerce insan göçük altında yardım çığlıkları atarak can verdi. Devlet yoktu, AFAD yoktu, yetkili namına hiç kimse yoktu. Koordinasyon o kadar kötüydü ki ekipman varken ekip yoktu, ekip varken ekipman yoktu. Bazı bölgelerde insanlar günlerce, hatta haftalarca elektrik, gıda, temiz su ve internet hizmetlerine erişemedi.
Deprem bölgesi zamanla yarışıyordu her dakika çok kritikti. Bu duruma daha fazla sessiz kalmayan halk hızlıca koordine oldu. Yıkımın boyutunu ve can kaybını en aza indirmek için büyük bir seferberlik ve dayanışma örneği sergiledi. Tamamı gönüllülerden oluşan dayanışma ağları kuruldu. Deprem bölgelerine yardımlar gönderildi. Devletin yapması gereken görevleri vatandaş çoktan sırtlanmış, yola koyulmuştu. Maden işçileri depremin üçüncü günü sahadaydı fakat devlet malzemelerine el koymuş, arama-kurtarma çalışmalarını sekteye uğratmıştı. Ülkenin birçok yerinden motokuryeler kendi imkânlarıyla deprem bölgesine akın etmiş, girilmez denen bölgelere ulaşmış, insanların gıda ve ilaç ihtiyacını gidermişti. Sağlık çalışanları kendi imkânlarıyla bölgeye akın etti; hızlıca seyyar hastaneler kurdu. Neredeyse her enkaz başında inşaat işçileri vardı. Göçüklerden canlı birini kurtarmak adına canla başla mücadele ettiler.
Deprem bölgesinde kadınlar
Kuşkusuz deprem toplumun her kesimini derinden etkiledi. Fakat kadınlar açısından durum daha da yıkıcı yaşandı, yaşanıyor…
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kendini deprem bölgesinde de gösteriyor ve felaketin yükünü kadınların omuzlarına yüklüyor. Artan bakım ve ev işi yükü kadınlar için yaşamı daha zor hale getiriyor. Yaşamsal ihtiyaçların karşılanması için düzenli, sağlıklı ve güvenli bir ortam sağlanmadı. Çocukların yaşadığı travmalar halen devam etmekte. Kadınların en büyük endişelerinden biri, bu kadar güvensiz bir ortamda bu çocukların ihtiyaçlarına sağlıklı ve yeterli cevaplar üretememek.
Deprem bölgesindeki kadınlar ve şehirdışına gitmek zorunda kalan kadınlar devlet desteğine erişemeden sıfırdan bir hayat kurmanın zorluğunu yaşıyor. Bu ekonomik kriz ortamında yeni bir yaşamın tohumlarını atmak kolay değil. Kadınlar bir yıldır her gün yeniden hayatlarını ilmek ilmek örüyor.
Deprem bölgelerinde kadınlar çalışma hayatına katılamıyor. Daha doğrusu katılmalarını teşvik edecek adımlar atılmıyor. Depremden sonra kadınlar çocukları için güvenli yaşam alanlarının olmayışından dolayı iş hayatına dahil olamıyor. Ulaşım hizmetlerinin güvenli ve sürekli olmayışı da kadınlar için büyük bir sorun. Çalışma alanlarının yaşam alanlarına uzak oluşu, durakların sürekli değişmesi ve seferlerin iptal olması sebebiyle kadınlar çalışma alanlarına erişemiyor. Deprem öncesinde kısmen güvenli buldukları yollar şu an kadınlar açısından güvensiz ve tenha.
Bu kadar olumsuzluğa rağmen güzel şeylere de şahit olduk. Ülkenin birçok yerinden deprem bölgesine çağlayan gibi akan bir kadın dayanışması ruhuna şahitlik ettik. Başka şehirlerden kız kardeşlerimiz bize ellerini uzattılar, “Korkma biz varız, korkma kadın dayanışması yaşatır” diyerek düştüğümüz yerden bizi kaldırdılar.
Yerler seçimlere deprem bölgesi Antakya’dan bakmak
Malum yerel seçimler yaklaştı. Yine vaatler havada uçuşmaya başladı. Deprem sürecinde ortada olmayan, köşe bucak halktan kaçan yetkililer konu seçim olunca meydanlarda görünmeye başladı. Özellikle Hatay’da tekrardan adaylığını açıklayan Lütfü Savaş’a haklı olarak halktan büyük bir tepki var. Depremde hiçbir desteğini göremediğimiz Lütfü Savaş’ın deprem sürecindeki başarısızlığından dolayı istifasını beklerken hiçbir şey olmamış gibi gururla adaylığını açıklaması öfkemizi daha da artırdı. Deprem öncesi ve sonrası dahil olmak üzere halktan kopuk bir belediyecilik anlayışıyla karşı karşıya kaldık. Kadınların sorunlarına çözüm üreten, istihdamına ve yaşamına olumlu destek sağlayacak tek bir adım bile atılmamıştı.
Hatay’da kadınların yoğunluklu çalıştığı esnek ve güvencesiz sektörlerin başında tarım işçiliği geliyor. Ücretli ve güvenceli bir işte çalışan kadın sayısı çok düşük. Belediyelerin kadınların yaşadığı bu sorunları çözmek bir yana gündemine bile almadığını seçim vaatlerine bakarak anlayabiliriz. Bakım yükü altında sürekli ezilen kadınlar için bir talep dahi gözümüze çarpmadı. Ne bir toplu yemekhane sözü, ne bir ücretsiz kreş ne de kadınlar için psikolojik ve sosyal destek alabilecekleri mahalle kriz merkezleri.
Deprem bölgelerinde yerel seçimlere toplumun tüm kesimlerini kapsayan kalıcı ve gerçekçi çözümler üreterek gidilmeli. Depremzede kadınların yaşamlarını kolaylaştıracak ve istihdamını artıracak politikalar üretilmeli. Çadır ya da konteyner kent ayırmaksızın hızlıca parasız ve güvenilir kreşler açılmalı. Kadınların sırtından bakım yükünü alacak ciddi politikalar yerellerde hayata geçirilmeli. Örneğin Antakya’da sürekli yaşanan su ve elektrik kesintilerinin kadınlar açısından yaratığı iş yükü inanılmaz boyutlara ulaştı. Buna karşı verilecek cevap çok basit: toplu yemekhane ve çamaşırhanelerin kurulması. Toplu yaşam alanlarında bu yapıları ve politikaları hayata geçirmek için irade ve çaba yeterli.
Kadınların psikolojik desteğe erişeceği, her mahallede açılması gereken psikolojik kriz merkezlerine ihtiyaç var. Deprem bölgelerindeki insanların psikolojileri tamamen çökmüş durumda. Psikolojik olarak iyileşmeye ve güçlenmeye ihtiyacımız var.
Kadın sağlığı merkezlerinin acilen her mahallede açılması gerekmekte. Deprem bölgelerinde kadın hastalıkları artmış durumda. Kadınların sağlık hizmetlerine parasız ve kolayca ulaşmaları için çalışmalar başlatılmalı.
Hüznümüz isyanımızdır.
Deprem sonrası bizlere çadırı bile çok görenlere, depremi fırsata çevirip halkımızı yerinden yurdundan etmek isteyenlere fırsat vermeyeceğimizi, mücadelemizi ve kadın dayanışmamızı büyüterek devam edeceğimizi haykırıyoruz. Antakyalı kadınlar kararlı ve umutlu. Şehirlerini yeniden kurmak istiyorlar ve büyük fedakârlıkla yeniden inşaya başladılar. Ama dayanışma olmadan yapamazlar. Devlet depremzede kadınların taleplerini duymak zorunda ve Antakyalı kadınlar haykırıyor: Ma rihna nehna hon! Gitmedik, buradayız! Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok.