Kadın mücadelesi, rejimin ve patriyarkanın baskılarına karşı aileden topluma, işyerinden sokağa kadar her alanda aktif bir şekilde sürdürülmekte. 29.09.2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan bir Anayasa Mahkemesi kararında kadınların işyerinde karşılaştığı şiddet, baskı ve ağır çalışma koşulları karşısında somut olarak yürüttüğü hukuk mücadelesinin AYM tarafından emsal şekilde haklı ve meşru bulunduğunu emsal olması açısından okurlarımızla paylaşıyoruz.
Söz konusu Anayasa Mahkemesi kararında iki kadın işçinin çalıştıkları fabrikada yönetici pozisyonundaki erkekler tarafından sürekli tacize uğradıklarına ve bu davranışların yanı sıra işyerinde ağır sömürü ve çalışma koşullarının dayatıldığına ve kadınların bu durumu teşhir eden bir bildiri düzenlediklerine yer veriliyor. Kadın işçilere yönelik bu davranışları teşhir ve ifşa etmek amacıyla fabrikada çalışan diğer kadın işçilere bildirileri dağıtmaları ve işyerinde herkesin duyabileceği şekilde konuşma yapmaları sonucunda kadın işçilerin işten çıkarılma süreci başlamıştı ve işyerinde gerek kendilerinin gerekse diğer kadın işçilerin maruz kaldığı sözlü ve psikolojik şiddet ile ağır çalışma koşullarına karşı yürüttükleri mücadele karşısında iş sözleşmeleri İş Kanunu’ndaki “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” maddesi uyarınca sona erdirildi. Bunun üzerine kadın işçiler hem fabrikada yöneticileri pozisyonundaki müdürlerinin davranışları hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundular hem de işverene karşı işe iade talepli dava açtılar.
Kadınlardan biri tarafından açılan işe iade davası sonucunda iş mahkemesi KADIN İŞÇİLERİN İŞYERİNDE YAŞADIKLARI OLUMSUZLUKLARA DAİR DOLAPLARINA BIRAKILAN BİLDİRİLERİN İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİ İÇİN HAKLI VE GEÇERLİ BİR NEDEN OLUŞTURMAYACAĞINA, bu nedenle işveren tarafından yapılan feshin geçersizliğine ve dava açan kadın işçinin işe iadesine karar verdi. Diğer kadının açtığı işe iade davası sonucunda ise İŞÇİLERİN SOSYAL VE EKONOMİK DURUMLARINI ETKİLEYEN VEYA İŞYERİNDEKİ UYGULAMAYA YÖNELİK OLARAK KISA SÜRELİ DEMOKRATİK BİR HAKKIN KULLANIMI NİTELİĞİNDE OLAN PROTESTO EYLEMLERİNİN TOPLU EYLEM HAKKINA DAHİL OLDUĞUNA, BU GİBİ EYLEMLERİN SALT POLİTİK NİTELİKTE OLMADIKÇA YASAKLANAMAYACAĞINA, dolayısıyla bu durumun haklı veya geçerli bir neden oluşturmayacağı gerekçesiyle işveren tarafından yapılan feshin geçersizliğine ve işçinin işe iadesine karar verildi.
İlk derece mahkemesinin işçi lehine verdiği bu kararlara karşı elbette işveren tarafından itiraz edildi ve dosya üst mahkemeye taşındı. Üst mahkemece yapılan inceleme sonucunda işe iade kararları hatalı bulunarak davanın reddine karar verildi. Yani kadın işçilerin maruz kaldığı şiddet ve korunması gereken hakları göz önüne alınmadan hukuksuz bir karar verilmiş oldu. Üst mahkeme karar gerekçesinde işçinin işverene, ailesine veya işverenin diğer bir işçisine karşı şeref ve namusuna dokunacak sözler söylemesi, davranışlarda bulunması ya da işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunmasının haklı neden sayılacağı ve böyle durumlarda işçinin düşünceyi açıklama özgürlüğüne dayanamayacağı ifadelerine yer verdi. Bu; denetim mekanizması niteliğinde kurulan istinaf mahkemesinin kadın işçilerin maruz kaldığı şiddet ve baskıyı hiçbir şekilde değerlendirmediği; işçinin işverene veya yönetici statüsündeki kimseye karşı gelemeyeceği düşüncesiyle hareket ederek yalnızca kadın işçilerin davranışlarını tek yönlü olarak değerlendirdiği anlamına geliyor. Bu yöndeki bir uygulama, işyerlerinde işverenlerin işçi üzerinde taciz ve saldırı olarak nitelendirilebilecek davranışlar sergilemelerine karşı işçinin hiçbir savunma mekanizmasına sahip olamayacağı sonucunu doğurmakta. Dolayısıyla bu karar, rejim karşısında zaten pek çok baskı ve zorluk ile mücadele eden kadın işçilerin tırnak içindeki özgürlüklerini tamamen ortadan kaldıran hukuksuz bir karardır.
Kadın işçiler üst mahkemenin ret kararıyla yetinmediler, mücadelelerini sürdürerek ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaparak yeniden yargılama yapılmasını talep ettiler. Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmede kadın işçilerin haklı olduğuna kanaat getirildi. Hatta dağıtılan bildirinin esas amacının kadın işçileri, bir işyerinde sendikal örgütlenmeyi teşvik etmek, cinsiyetleri yüzünden özellikle yöneticileri tarafından uygunsuz davranışlara maruz kalmamak adına örgütlenmeye ikna etmek olduğu göz önüne alındığında kamuya yararlı olduğu ifade ediliyor. Özellikle yönetici tarafından kadınlara yapılan ayrımcı uygulamaların ve uygunsuz davranışların, kadınların hayatları üzerinde ağır etkilere neden olma potansiyelinin ve kadınların gerek işlerini kaybetme gerekse toplumsal hassasiyetler ve sosyokültürel unsurlar sebebiyle bireysel olarak haklarını arama konusunda karşılaştıkları zorlukların gözden kaçırılmaması gerektiği üzerinde duruluyor.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde üst mahkeme kararında kadınların ifade özgürlüğü ile işyerinin disiplini, düzeni ve çalışma barışının sağlanması amacı arasında bir denge kurulmasına yönelik ilgili ve yeterli bir gerekçe sunmadığı anlaşıldığından KADINLARIN SENDİKA HAKKI IŞIĞINDA İFADE ÖZGÜRLÜKLERİNİN İHLAL EDİLDİĞİNE karar verildi. Burada dikkat çekmek istediğimiz nokta; bir işveren nezdinde çalışan kadın işçilerin maruz kaldıkları şiddet ve baskı karşısında yöneticilerin davranışlarını teşhir etmek ve bu bağlamda diğer mağdur kadın işçileri örgütlemek amacıyla bildiri düzenlemelerinin, işveren nezdinde bu durumu yine teşhir etmek amacıyla “ses çıkarmalarının” İş Kanunu kapsamında haklı nedenle fesih sebebi olarak değerlendirilemeyeceği, kadın işçiler tarafından yapılan bu eylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğidir. Bu Anayasa Mahkemesi kararı ile işveren baskısına, yönetici keyfiyetine karşı yürütülen kadın mücadelesinin İş Mahkemeleri nezdinde görünür olduğu, bundan sonra daha da görünür olacağı mutlaktır.
Kararın tamamına erişim için: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/09/20230929-4.pdf