“Kadınlar var ve bu bizim hâlâ iyi durumda olduğumuz anlamına geliyor. Kadınlar olmasaydı bu, ulusal hareketin geri çekildiği anlamına gelirdi.”
Tutuklandığı dönemde İsrail hapishanelerinde kaç tane kadın olduğu sorulduğunda bu cevabı vermişti Therese Halsa. Ürdünlü özgürlük savaşçısı Therese Halsa, Filistin topraklarında İsrail işgaline karşı mücadelenin ve ulusal hareketin ilerlemesini ve gelişimini böyle ölçmüştü. Henüz 18 yaşındayken yoldaşlarıyla birlikte İsrail uçağını kaçıran Therese! Netanyahu, Therese’nin kurşunlarıyla kolundan yaralanmıştı. Therese’nin ölümünün 4. yıldönümünü anarken, Ürdünlü kadınlar onun mirasına sahip çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde Amman’daki İsrail büyükelçiliğini kuşatan kadınlar protestolara öncülük ediyor ve Ürdün hükümetine İsrail ile ticaret ve normalleşme ilişkilerini kesme çağrısı yapıyorlar.
Kadınlar, siyasete katılımlarını engelleyen erkek egemen otorite altında yıllarca süren baskıya rağmen hem işgalci İsrail hem de Ürdün hükümeti karşısında seslerini yükseltmeyi başardılar. Onların çığlıkları Gazze’deki kız kardeşleri için, özgürlükleri için, tecavüz faillerine ve toprak hırsızlarına karşı yankılanıyor. İsrail’le hiçbir şekilde ilişki istemediklerini açıkça belirterek, başkent Amman’daki İsrail büyükelçiliğinin kapatılması ve işgal devletiyle bağların kesilmesi çağrısında bulundular; Gazze’de soykırım devam ederken hükümetin İsrail’le olan ticari politikalarını eleştirdiler. Böylece Ürdünlü kadınlar, halk seferberliğinde yer alarak büyük bir basınç oluşturduklarını, dahası seferberliğin başını çekebileceklerini ortaya koymuş oldular.
Tahmin edildiği gibi, güvenlik ve polis güçleri protestocuları dağıtmak için şiddet kullandı. Buna karşın, farklı kökenlere sahip kadınların el ele verip protestocu arkadaşlarını korumak ve barışçıl toplanma haklarını savunmak için öne çıktığı çok güzel, dokunaklı ve güçlü bir sahneye tanık olduk. Protestoları bastırmak için kadın polis memurları görevlendirilmiş olsa bile onların varlığı, hükümetin baskıyı sürdürmek ve devlet şiddetine mor badana yapmak için kadınları araçsallaştırma girişiminin apaçık bir hatırlatıcısı oldu. Tüm protestocuların ısrarı ve koordinasyonu, devletin baskı girişiminden çok daha güçlüydü. Şiddete rağmen kadınlar hâlâ sokaklara çıkarak İsrail işgaline ve onun müttefiklerine karşı mücadeleyi sürdürüyor; “sömürgecilik karşıtlığının feminist bir mesele olduğunu” vurguluyorlar.
Bu sırada Mısır’daki kız kardeşlerimiz, kısıtlayıcı yasalara cesurca meydan okuyarak ve tutuklanma riskini göze alarak Kahire’de basın sendikasının önünde protestolar düzenlemede merkezi rol oynadılar. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlar, 2011’deki Mısır devriminden bu yana ilk kitlesel kadın seferberliği olan bir dayanışma eylemiyle greve çıkıp sokaklara döküldüler. “Filistin direnişine feminist bir övgü” pankartı altında, Gazzeli kız kardeşlerine destek olmak için yürüdüler. Temel talepleri, yardım konvoyları ve insani konvoyların Gazze’ye girebilmesi için Refah sınır kapısının açılması ve süregelen soykırıma son verilmesiydi.
Yardım yüklü yüzlerce kamyonun Refah sınır kapısından geçişine izin verilmezken kuşatma altında açlıktan ölmek üzere olan Gazze halkıyla dayanışmalarını ifade etmek amacıyla, Ramazan ayının başlangıcından beri her salı günü su ve pideyle sembolik iftarlar düzenleniyor. İşçi kadınlar, çeşitli sendika üyeleri ve Mısırlı devrimci kadınlar sloganlara öncülük ederek, hükümetin Siyonist varlığın arzularına boyun eğmesine ve Mısır egemenliğini erozyona uğratmasına karşı çıkıyorlar. 2 Nisan Salı günü El Sisi göreve başladı ve yeni başkanlık dönemi için yemin etti. İftara katılanların tutuklanma tehditleri alması, kasım ayında Tahrir Meydanı’nda Filistin’le dayanışma eylemine katılanlara yönelik geniş tutuklama kampanyasını hatırlattı. Verilen gözdağına aldırmadan, iftar ve protestolar yalnızca geçici olarak ertelendi ve 3 Nisan Çarşamba günü gerçekleşti. Mısır gibi kadınların kamusal alanlarda sıklıkla marjinalleştirildiği ve siyasi hareketlerin ağır sansüre maruz kaldığı bir ülkede bu eylem ciddi riskler taşıyor.
Kadınlar direnişin kalbi ve ruhudur; sessiz kalmayı reddediyoruz, derhal ve kalıcı ateşkes ve soykırımın son bulması çağrısında bulunuyoruz. Filistin direnişiyle dayanışma içindeyiz ve Filistin soykırımını finanse eden ve destekleyen sömürgeci ve emperyal güçleri kınayan ulusal hareketlere katılımımızı en üst düzeye çıkarmaya devam edeceğiz.
Yaşasın kadın dayanışması ve özgür Filistin!