Bu sene 1 Mayıs kadınlar açısından da oldukça bölünmüş geçti. Türk-İş 1 Mayıs’ı Bursa’da kutlarken, Hak-İş 1 Mayıs’ı Kocaeli’nde kutlamayı tercih etti. DİSK ile KESK ise İstanbul’da Saraçhane’ye çağrı yaptı. Feministler ve kadın örgütleri Saraçhane’de yer alırken, Kadın Dayanışması olarak Manisa, Bursa ve Saraçhane’de alanlarda yer aldık.
Ekonomik yükün kadınların üzerine yıkıldığı toplumsal bir ekonomik buhran döneminden geçiyoruz. Fiyat artışları, barınma sorunları, çarşı pazarın pahalılığı, ev içindeki yeniden bakım yükü ve tüm bunların yarattığı güvensizlik ve güvencesizlik bizi her geçen gün hayatta kalma savaşına itiyor. Rejimin panzehir olarak sunduğu aileyi merkeze alan politikalar, aileyi hem bir bakım merkezi hem de bir ideoloji olarak “güçlendirmeyi” hedefliyor. Zira güçlü aile demek, kadınların en az üç çocuk doğurup büyüttüğü, hane içindeki yaşlı, hasta ve engellilere baktığı, aynı zamanda kocaları her gün işbaşı yapmaya hazırladığı aileler demek. Rejim daha fazla aile politikası diyerek kadınları, lgbti+ları yoksulluğa ve şiddete mahkûm ediyor. Bu nedenle eşdeğer işe eşit ücret, kadınlara yönelik istihdam ayrımcılığının sona ermesi, ev ve bakım işlerinin toplumsallaştırılması ve hijyen ürünleri gibi temel ihtiyaçlara erişimin parasız olması gibi taleplerimizi bu yıl da 1 Mayıs alanlarında dile getirmeye çalıştık.
Kadınların 1 Mayıs’ı da tıpkı 8 Mart’lar gibi sözümüzü yükselttiğimiz, dayanışmayı hissettiğimiz başlıca mücadele günlerimizden biri iken bu sene özellikle İstanbul 1 Mayıs’ındaki bölünmüş ve parçalı tablo üzerine birkaç söz söyleme ihtiyacı duyuyoruz. Kadınlar olarak bin parçaya bölünmeyi değil kitlesel ve birleşik 1 Mayıs’ı savunuyor; emekçilerin devlet şiddetine maruz kalmadan, gözaltına alınmadan alanlarda var olmasını istiyoruz. Ancak onları politik hiçbir talebimizi dile getirmeksizin Taksim ısrarı ile Saraçhane’ye çağıran, pek çok kadının yasaklı olması nedeniyle gelemediği, kendi tabanlarını taşımaktan imtina eden sendikal bürokrasilerin ikameci ve çıkarcı yaklaşımlarını da ısrarla reddediyoruz!
Erkek şiddetinin, yoksullaştırmanın, rejimin baskı ve kemer sıkma politikalarının karşısında kadınlar olarak birleşik bir mücadeleye ihtiyaç duyuyor ve bunu kadın hareketinin de parçası olduğu bir emek ittifakı etrafında örgütlemenin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Sadece belirli mücadele günlerinde alanlarda değil, gündelik mücadeleyi de birlikte örgütlemek, birbirimizden güç almak, yan yana durmak bizim için son derece elzem.