Geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı” yayımlandı. Bir yılı aşkın süredir 81 ilde düzenlediği aile çalıştaylarıyla kadın ve lgbti+ları aile kıskacına almaya çalışan Saray rejimi, bu kez önüne 2024-2028 yıllarını kapsayan dört yıllık bir eylem planı koymuş durumda. Planın uygulanması ve izlenmesi için oluşturulan Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın başkanlığında çalışacak. Plan kapsamında Turizm Bakanlığı’ndan RTÜK’e, yerel yönetimlerden üniversitelere kadar seferber edilmeyen devlet kurumu ise neredeyse yok. Bunun yanı sıra sivil toplum ve özel sektör işbirliğinden de söz ediliyor. Ayrıca söz konusu eylem planını yerel düzeyde güçlü biçimde uygulayabilmek adına tüm illerde “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi İl Koordinasyon Kurulu” oluşturulması öngörülüyor.
Bu eylem planı aynı zamanda bir politika belgesi; İstanbul Sözleşmesi’ne ve hemen akabinde 6284 sayılı yasaya, nafaka gibi kazanılmış haklarımıza dönük saldırıların devamı niteliğinde. Kadınların her gün erkekler tarafından öldürüldüğü, fiziksel-psikolojik şiddete uğradığı; lgbti+ların hayatlarının nefretle kuşatıldığı; mevcut ekonomik yıkım tablosunda kadın emeğinin her geçen gün değersizleştiği Türkiye Yüzyılı’nda iktidarın eylem planı, “aileyi koruma” safsatası ile tüm bu sorunları görünmez kılıyor.
Bakanlığın iddiası o ki, aile, insanın temel biyolojik, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayan bir yapı. Oysa bizler biliyoruz ki aile içerisinde ihtiyaçlarımızın karşılanması bir yana dursun, kadınlar tüm bu ihtiyaçları karşılayan/karşılamaya çalışan kişiler. Üstelik bakım emeğinin, duygusal emeğin görünmezleştirilmesi yetmezmiş gibi maruz kalınan şiddet de cabası. İstismar ile, kadın emeğinin sömürüsü ile dolu aileler; kadın ve lgbti+ların özgürlük mücadelesi önündeki en temel engellerden biri.
Bizler her geçen gün daha fazla emek sömürüsüne, erkek şiddetine maruz kalırken bakanlığın esas sorunsallaştırdığı başlıklar şöyle: Tek kişilik hanelerin çoğalması, boşanmaların artması, evlilik yaşının ötelenmesi, evlilik oranlarının ve çocuk sayısının azalması, nüfusun yaşlanması, geniş aile sayısındaki azalma, “cinsiyetsizleştirme” akımları, demografik yapıdaki değişikliklerin işgücü piyasaları üzerinde yük oluşturması… Zaten söz konusu belgenin en önemli referansı On İkinci Kalkınma Planı, bu durum metinde birkaç kez vurgulanıyor.
Bir süredir nafaka hakkını tartışmaya açarak kadınların boşanmasını zorlaştırmak hedeflenirken, burada da evliliği teşvik eden sosyal politikalar öngörülüyor. Yeni evlenen çiftlere faizsiz evlilik kredisi ve boşanma oranının en yüksek/doğurganlık hızının en düşük olduğu üçer ilde pilot uygulama gerçekleştirilmesi belgenin stratejik hedefleri arasında. “Aile Enstitüsü”, boşanmak isteyen eşlere aile arabuluculuğu gibi “müjde”ler de mevcut.
“Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı” daha ilk sayfalarında “toplum düzeni ve devamlılığına” vurgu yaparak malumu ilan ediyor zaten. Bakanlık ismiyle müsemma; kadın yok, “aile” var. Dert biz, bizim hak ve özgürlüklerimiz değil; patriyarkal kapitalist düzenin devamlılığını sağlamak. Yani “aileyi koruma ve güçlendirme” politikası çıkarlarımıza hizmet etmediği gibi, daha fazla şiddet ve sömürü anlamına geliyor. Bizler ailenin değil kadın ve lgbti+ların korunması; boşanmaların değil erkek şiddetinin önlenmesi gerektiğini söylüyoruz. Hak ve özgürlüklerimizi hedef alan bu belgeyi tanımıyor, kadın ve lgbti+ların talepleri etrafında örülecek bir mücadeleyi savunuyoruz.
Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org