Erkek şiddetinin olağanlaştığı, canice öldürülen genç kadınların görüntülerinin sosyal medyada dolaştığı bir 25 Kasım’ın arifesindeyiz. Yenidoğan bebeklerin bürokratıyla, doktoruyla organize şekilde para için öldürüldüğü günlerden geçiyoruz. Sadece eylül ayında 34 kadın katledildi. “Failler katil ruhlu”, “çeteler cani”, “toplumun çivisi çıkmış” denerek şiddet olayları polisiye bir dizi filme çevriliyor. Çünkü patriyarkayı ve kapitalizmi resimden çıkarınca Narin’in, Ayşenur’un, İkbal’in katledilmesi için cinayetleri marjinalleştiren bir gerekçeye ihtiyaç duyuluyor. Oysa erkekler kadınları uyuşturucu yüzünden katletmiyor, ayin gereği veya işsizlikten, fakirlikten, psikolojik sorunlarından dolayı öldürmüyor. Erkekler öldürebildikleri için, öldürmelerine izin verildiği için öldürüyor. Cezalandırılmadıkları, haksız tahrik indirimlerinden yararlandıkları için de tüm erkeklere bu serbesti tanınıyor. Bu sebeple yaşananlar tüm boyutlarıyla, yargısal arka planı ve siyasi sorumlularıyla beraber ele alınmalı; kadınların, çocukların ve bebeklerin yaşam hakkını hiçe sayan erkeklerle birlikte, sermaye güçleri ve siyasi iktidar da bizlere, kadınlara, emekçilere hesap vermeye zorlanmalıdır.
Bir kez daha: Kadın cinayetleri politiktir!
Bu yıl 25 Kasım’da bir kez daha kadın, çocuk, lgbti+ cinayetleri politiktir diyoruz. Zira failler bir kişiden ibaret değil. Sadece Narin Güran cinayetine baktığımızda dahi, Narin’in 20 evlik köyde 23 Ağustos’ta kaybolup 8 Eylül’e kadar akıbetinin bulunamadığını görüyoruz. Tüm çağrılara rağmen kolluk kuvvetlerinin evleri aramadığını, arama ve kurtarma çalışmalarının genişletilmediğini biliyoruz. Narin’in katili hâlâ belli değil. Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümü intihar denilerek kapatılmaya çalışılıyor. Gülistan Doku’ya ne olduğunu yıllardır sormaya devam ediyoruz. Bunlar gerekli tedbir alınmadığı gibi etkin soruşturmanın da yürütülmediğine dair sadece birkaç örnek.
Kadınları koruyan ve kollayan yasaları uygulamayanlar, İstanbul Sözleşmesi’ne saldıranlar, erkek egemen zihniyeti besleyenler ve faillere beraat veren erkek yargı kadın cinayetlerinden sorumludur. Cezasızlık politikalarına son verilmeli! 6284 tam ve etkin şekilde uygulanmalı! Aile Bakanı derhal istifa etmeli ve yargılanmalıdır!
Baskı rejimine karşı sesimizi yükseltelim!
Bu yıl 25 Kasım’a katledilen kadınların, akıbeti bulunamamış çocukların öfkesiyle; katillerden ve onları üreten, koruyan, cesaretlendiren bu düzene öfkemizle geliyoruz. Yalnızca fiziksel şiddet değil, ekonomik şiddete karşı da direniyoruz. Tek Adam 22 yıllık yönetimi boyunca, neredeyse tüm kazanımlarımızı hedef alıp eşitsizliği derinleştirdi. Toplumsal yaşamın her alanına muhafazakâr dünya görüşünü dayatarak, izlediği ekonomi politikaları sonucu yoksulluğumuzu artırarak, bizim emeğimizden çalarak patron sınıfını zenginleştirmeye devam etti. Polonez direnişinden belediye grevlerine birçok mücadelenin başını çeken kadınlardan gücümüzü alıyor ve bizlere dayatılan bu yaşama mecbur değiliz diyoruz!
Mücadelemiz enternasyonaldir!
Özgürlük ve eşitlik mücadelemizin en ağırını bugün Siyonist İsrail devletinin işgaline karşı direnen Filistinli kadınlar veriyor. Bir yandan İsrail apartheid rejiminin saldırılarını durdurmak için direnirken, diğer yandan da emperyalizmin suç ortaklığını teşhir etmeye, patriyarkal-kapitalist sistemin baskılarına karşı hayatta kalmaya çalışıyorlar. Filistinli kadınların ve Filistin halkının özgürlük mücadelesinin yanındayız!