Bu yazıyı yazmaya çalışırken kaç kere yarım bıraktım sayamadım. Yazmamın amacı son bir aydır bir kadın olarak yaşadığım ev işi, hastane ve işyeri arasında sıkışıp kalmışlığımı az da olsa derdimi paylaşarak rahatlayabilmekti. Çünkü yeryüzündeki tüm kadınların sırf kadın olmaktan kaynaklı taşımak zorunda bırakıldığı yükler var. Örneğin çocuk bakımı, bir türlü bitmek bilmeyen ev işleri ve ailede hastalanan kişinin ihtiyaçlarını karşılayıp refakatçi olmak gibi… Ben de bir aya yakın zamandır eşimin yaşadığı sağlık sorunlardan dolayı tükenmiş durumdayım. Tükenme kısmı özellikle hastanelerin hiçbir şekilde sistemli ve insan sağlığı odaklı çalışmıyor oluşundan. Sanki sağlık sistemine erişemeyelim diye önümüze türlü engeller konulmuş, asıl sorumlular aradan çekilmiş, hasta ve doktor bu cendere içinde karşı karşıya bırakılmış durumda. Hasta gergin, doktor ise ona dayatılan çalışma koşullarından dolayı bezmiş ve yorulmuş durumda. Çöken sağlık sistemi bizlerin güvenli, hızlı ve doğru doktora ulaşımımızı o kadar zorlaştırmış durumda ki sabır taşı olsa çat diye çatlar. Randevu bulmak başlı başına sorun zaten. Hadi randevu buldunuz diyelim, istenen tahlillerin çıkması birkaç günü buluyor ki siz net olarak çıkış tarihini bilmediğiniz için tekrar randevu alamıyorsunuz. Tabii randevu almadığınız için tahlil sonuçları çıkmış olsa bile sonuçları doktora göstermek için yeni baştan randevu bulmak için zamanla yarışıyorsunuz. Sağlık sistemi rant kapısı olarak görüldüğünden dolayı sağlığımıza kavuşmayı bırakın, hastane sürecinde yaşadığımız stres yüzünden yeni hastalıklar ediniyoruz. Hastanelerin altyapısı o kadar yetersiz bırakılmış ki elinizde sonuçlar oradan oraya sürekli koşturma halinde kalıyorsunuz.
Diğer taraftan söz konusu sağlık olunca sağlıklı beslenmeden tutun da hijyen ortamının sağlanmasına, ilaçların alımından uygun randevu bulmaya kadarki tüm süreç evdeki kadının sırtına yüklenmiş oluyor. Enfeksiyonu yüksek çıkan hastayı hastaneye yatırmak yerine eve gönderen rantçı sağlık sistemi, vatandaşın hayatını gözetmek bir yana bir yükünden daha kurtularak bu sorumluluğunu aile fertlerine bırakmış oluyor. Evde hasta için uygun koşulların yaratılması için gece gündüz demeden bir mücadele başlamış oluyor. Üstelik hasta bakan kadın ücretli bir işte çalışıyor ise bu yük daha da ağır hale geliyor. Evde hastanızın olması ve ona bakmanız patronunuzun umurunda bile değil. Daha önce sürekli “Biz bir aileyiz” diyen işveren bu defa karşınıza performans düşüklüğü uyarısı vermek için çıkıyor. Kadınların toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle sırtlarına yüklenen yükler yokmuşçasına, sadece işyeri yaşamı varmış gibi yaklaşılması bu süreçte beni daha da yıprattı.
Bakım emeği toplumsallaşmalı. Bu tek bir kadının altından sağlıklı kalkabileceği bir süreç değil. Bu sorumluluğu biz istemedik, tarihimiz boyunca kadınlar istememişti. Devlet, bakım emeği için kamusal alanlar açmalı ve kadınların üzerindeki bu yükü almalıdır. Devlet bu alanlar için kaynak ayırmalı ve bu doğrultuda kadınların yükünü alacak politikalar üretmelidir.