2024 yılının Kasım ayına kadar 425 kadın katledildi. Kimi zaman haber değeri dahi taşıyamayan bu cinayetlerde öldürülen kadınlar istatistiklerden çok daha fazlasıydı. Her birinin bir hayatı bir öyküsü vardı. Erkek egemen devlet, kadın cinayetlerini önlemek şöyle dursun, kadın düşmanı politikalarıyla bu cinayetlerde suç ortaklığı yapıyor. Erkek şiddetini önleyecek tedbirler hayata geçirilmiyor, cezasızlık politikalarıyla katiller adeta ödüllendiriliyor, kadın cinayetleri normalleştirilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla kadın cinayetleri, feminist hareketin en acil ve önemli gündemlerinden biri.
Kadın Cinayetlerine Karşı Feministler Kampanya Grubu, her kadın cinayetinde katilin değil kadının hayatı didik didik edilirken erkeklerin patriyarkanın sağladığı imkânlarla neler yaptığının hiç konuşulmaması karşısında “Katilleri tanıyoruz ve herkese duyuracağız” diyerek yola çıktı. Kampanya grubunun ilk eylemi 22 Aralık Pazar günü İstanbul Beşiktaş’ta düzenlendi. Eylemde kadın katillerinin katil olmalarına ihtimal vermeyeceğimiz sıradan erkekler olduğuna dikkat çekildi ve kadın cinayetlerinin politik olduğu vurgulandı. “Kadınları öldüren katilleri ve onları koruyan düzeni açığa çıkarmak ve ortadan kaldırmak için mücadele edeceğiz. Bugün ve her gün. Yaşasın feminist mücadelemiz!” diye sonlanan eylemde aşağıdaki metin okundu.
Biz bugün Kadın Cinayetlerine Karşı Feministler olarak buradayız.
2000’li yıllardan beri kadın cinayetlerine karşı çok çeşitli kampanyalar yaptık, kadın cinayeti davalarını takip ettik. Bizler bugün, 15 yıl öncesinden farklı olarak, kadın cinayetinin ne olduğunu anlatma ihtiyacı duymuyoruz. Mücadelemiz sayesinde artık ‘kadın cinayeti’ bilinen bir kavram. Ama yine de patriyarka bağlamından koparıldığını, erkeklerle konunun ilgisinin neredeyse kalmadığını görüyoruz. Halbuki biz kadın cinayetleri politiktir diyoruz, çünkü cinayetleri mümkün kılanın patriyarka, yani erkek egemenliği olduğunu biliyoruz.
Neredeyse her gün bir kadın öldürülüyor. Bunu artık hepimiz biliyoruz. Peki soruyoruz: KATİL KİM?
Sapıklar mı? Cani ruhlular mı? Uyuşturucu bağımlıları ya da psikolojisi bozuk olanlar mı? Sokaktaki adamlar mı? Yalnız kalan erkekler mi? Evet, belki bazen. Ama sadece böyle mi? Hayır, asla değil. Biz kadınların çok iyi bildiği bir şey var: Kadınları erkekler öldürüyor. Ve bunların çoğu, katil olmalarına “ihtimal vermeyeceğiniz” son derece sıradan erkekler. Aile babaları, bakkallar, mühendisler, imamlar, polisler, öğrenciler. Kadınları sadece kadın oldukları için, denetlemeyi hak gördükleri için öldürüyorlar. Eşit yaşamayı hak ettiğimizi düşünmedikleri için. Biz bu katilleri tanıyoruz. Birkaçının isimlerini duvarlara, bu kutulara yazarak başladık. Herkese duyuracağız. Niçin mi duyuracağız? Çünkü bir kadın öldürüldüğünde sürekli kadınların ne yaptığını, nasıl hayatlar sürdüğünü, kaçta nerede olduğunu, kaç çocuğu olduğunu konuşuyoruz. Artık erkeklerin ne yaptıklarını konuşmanın zamanı. Kadınlara ne yaptıklarını, patriyarkanın sağladığı imkanlarla ne yaptıklarını.
Katil: Mesut Issı. Doktor. İki çocuk babası. Bir buçuk sene önce kendisine boşanma davası açan Müzeyyen Boylu’yu Diyarbakır’da 11 kurşunla öldürdü. Aile hekimliği yaparken ruh sağlığı yerinde olan Mesut Issı, karısını öldürdükten sonra duruşmalarda ruh sağlığının yerinde olmadığını ileri sürdü. İşlediği cinayetten sonra bindiği takside, şoförle muhabbet etmişti. Çocuklarını sevdiğini söyleyerek velayetlerini almaya çalışan Mesut Issı 2018’de çocukları kaçırdı, 2019’da da Müzeyyen Boylu’yu çocuklarının gözü önünde öldürdü.
Evet, erkekler statülerinden, mesleklerinden bağımsız, kadınları ayrılmak, boşanmak istedikleri için, erkeklere hayır dedikleri için, özgür olmak, kendi hayatlarını yaşamak istedikleri için öldürüyor. Çünkü bağımsız yaşamaya hakkımız olmadığını düşünüyorlar.
Katil: Ali Yılmaz. Komiser. Bir çocuk babası. 15 Şubat 2024’te, Edirne’de, kendisinden 2 yıl önce boşanan Sevda Kuş’u kızının gözü önünde öldürdü. Boşanmış oldukları iki yıl boyunca Sevda’yı tehdit eden ve hakkında davalar bulunan Ali Yılmaz, ifadesinde cinayeti işlerken “kıskançlık nedeniyle şok etkisinde olduğunu” söyledi. Ali Yılmaz akıl sağlığının yerinde olmadığını söyleyerek birden fazla kez rapor başvurusunda bulundu. Davası hala devam ediyor.
Kadınları öldürmeye erkekler bir günde karar vermiyor. Öldürmeden önce kadınlara şiddet uyguluyor, eziyet ediyor, tehdit ediyor, hayatı dar ediyor. Adına kıskançlık diyor. Yıllarca tehdit ettikten sonra utanmadan, “şok etkisindeydim, akıl sağlığım yerinde değil” diyor. Mahkeme salonunda hakim karşısına çıkan her erkek ya kadınları suçluyor ya “akıl sağlığım” diyor. Bu tesadüf değil! Bunların ya da kravat takmanın onları kurtarabileceğini de birbirlerinden, toplumdan, cinsiyetçi yargıdan öğreniyorlar.
Katil: Yaşar Subaşı. İmam. Bir çocuk babası. Bir gün eve gelip karısı Güler Subaşı’nın bileziklerini istedi. Sırf kocası olduğu için, kendinde bunu hak gördü. Vermediğinde ise onu, oturdukları binanın beşinci katının asansör boşluğundan aşağı atarak öldürdü. Yöneticisi olduğu binanın kamera kayıtlarını silip, bilezikleri bozdurmaya gitti.
Yani toplumda değer gören erkekler de kadınları öldürüyor. Kadın cinayetleri, kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetini görmezden gelen, patriyarkanın erkeklere sunduğu sonsuz egemenliği kabul eden düzende mümkün oluyor. Yani kadınsan bir erkeğin mülküsün, senin olan her şey de onun. Erkekler kadınların bedenine, emeğine, hayatına çöküyor. Kredi kartına el koyuyor, borca sokuyor, altınını alıyor, maaşını alıyor. İşte öldürmeye giden yol, tam olarak bu sistematik şiddetten geçiyor. Ancak bunu görerek, bu bağlantıyı kurarak bu şiddete son verebiliriz!
Katil: Bulunamadı. Bir veya birkaç erkek, trans aktivist Hande Kader’i öldürdü. Bedeni 2016’nın Ağustos ayında, İstanbul’da, hakkında kayıp ilanı verildikten bir hafta sonra ormanlık alanda bulundu. Adli tıp raporunda Hande Kader’in tecavüze uğradığı, darp edildiği ve yakıldığı tespit edildi. Hande öldürülmeden önce en son Harbiye’de bir müşterisinin arabasına binerken görülmüştü. 2015’te yasaklanan Onur Yürüyüşü’nde polisin yürüyüşü engellemesi esnasındaki fotoğraflarıyla gündem olmuştu. Hande’yi öldüren erkekler bulunmadı, yargılanmadı.
Translar öldürüldüğünde katilleri ya bulunmuyor ya zaten seks işçisiydi diye cezasız kalıyor. Hatta bu katiller bazen Hande Buse Şeker’in katili gibi polis oluyor. Transların varoluşu bile kriminalize edilirken hayatları sürekli değersizleştiriliyor. Çünkü aile içinde belli kadınlık ve erkeklik rolleri üzerine kurulu bu patriyarkal toplumsal düzende LGBTİ+lara, translara yer yok. Ancak erkeklerin işine yaradığı, erkeklere menfaat sağlayabildiği kadar var. Bu ikiyüzlü, transfobik düzene karşı ses çıkarıyoruz!
Katil: Cemal Metin Avcı. Turizm işletmecisi. Evli ve bir çocuk babası. Muğla merkezde bir barın ve sanayi bölgesinde bir dükkânın sahibi. Cemal Metin Avcı, 16 Temmuz 2020’de 27 yaşındaki Pınar Gültekin’i, bayıltıp boğarak ve yakarak öldürdü. Ailesiyle birlikte delilleri kararttı. İlk ifadesinde kıskançlıktan öldürdüğünü söylemişti ancak dava sürecinde savunmaları değişti. Söyledikleri hiçbir zaman kanıtlanamadı. Cemal Metin Avcı önce ağırlaştırılmış müebbet aldı, sonra cezası “haksız tahrik” indirimiyle 23 yıla indirildi. Delillerin karartılmasına yardım eden aile üyeleriyse kanıtlara rağmen beraat etti.
Aileler, toplum, yargı, devlet erkekleri sürekli koruyor ve kolluyor. Ne yaparsa yapsın kıyamıyor. Kadınlara hakaret etse, bağırsa, taciz etse, üstüne yürüse, sürekli dövse, işkence etse, yakarak öldürse bile yetmiyor. Erkekler kendi yaptıklarının sorumlusu olamıyor. Biz bugün tam da bu suça, bu sorumluluğa işaret etmek için buradayız.
Biz bir kadının bir erkekten korkmasının ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. Çünkü hepimiz bunu yaşıyoruz. Kadın katilleri aramızda, hanemizde, sokağımızda, iş yerimizde. Ama etrafımızda bu korkunun üzerine hiçbir zaman düşünme mecburiyetinde kalmadan gücünü kadınlar üstünde pervasızca kullanan erkekler var. Kadınları aşağılamayı, aşağıladığının farkına varmayacak kadar doğallaştıran erkekler. Kadınlara yer bırakmayacak kadar hayatın her alanını kaplayan erkekler. Kadınların kendi yaşamlarına dair karar verme haklarını ellerinden alan erkekler. Belki dönüp kadın cinayetlerine ne kadar karşı olduğunu anlatacak olan erkekler. Ama her erkek bir kadını kendi eşiti görmediğinde, eşit davranmadığında, eşit olmamamızı normalleştirdiğinde kadın cinayetlerine giden yolu döşüyor. Bu sistemde ayrıcalıklarıyla pay sahibi oluyor.
Biz de Kadın Cinayetlerine Karşı Feministler Kampanya Grubu olarak kadınları öldüren katilleri ve onları koruyan düzeni açığa çıkarmak ve ortadan kaldırmak için mücadele edeceğiz. Bugün ve her gün. Yaşasın feminist mücadelemiz.
Kadın Cinayetlerine Karşı Feministler Kampanya Grubu’nun web sitesi için bkz. https://cinayetlerekarsifeministler.medium.com/